Ekim ayı süresince yaşanan dini bayramlar bitmek üzere, bu ay sadece sekiz iş günü nedeniyle İsraillilerin büyük bir kısmı, tatili fırsat bilerek, Gazzeden çekilme travmasını ve terör eylemini unutmaya çalıştılar.
Antalya, Paris, New York ve Kuzey İtalyanın yanı sıra yurt içinde Kudüs, Kineret, Hayfa, Akko ve Golanı gezdiler. Böylece kısa bir süre için siyasetten uzaklaşmış oldular.
Medya da bu süre içinde iki önemli gelişme yer aldı. BM Komisyonunun eski Lübnan Başbakanı Refik Haririnin ölümü ile ilgili raporu ve Bush- Mahmud Abbas görüşmesi. Bu hafta bunların üzerinde duracağım.
BM Raporu ve İsrail
Uzun yıllardan beri İsrail, Suriye yönetiminin terörü destekleyen tutumu üzerine, dünya kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmış ama pek de başarılı olamamıştı. Öyle ki; iki yıl önce Suriye, BM Güvenlik Konseyinin geçici üyesi olmasına rağmen terörü politik bir alet olarak kullanmaktan vazgeçmedi. Ancak Lübnanın en popüler devlet adamı olan Haririnin 20 kişi ile birlikte öldürülmesi bir "bumerang" etkisi gösterdi. Bir milyon Lübnanlı, Suriye ve Lübnanda ki müttefiklere karşı gösteriler düzenledi. BM, ABD, Fransa, İngiltere ve diğer devletlerin öncülüğünde kurulan araştırma komisyonu, dört aylık bir çalışmanın ardından ilk raporunu açıkladı. 54 sayfalık bu raporun sonuçlarına bakıldığında, Suriyenin inkarlarına inanmak mümkün değil. Başer Esadın yakınları, kardeşleri ve kayınbiraderleri Hariri suikastını hazırladılar ve suçu kayıp olan bir Lübnanlı gencin üstüne attılar.
BM raporu iki ay içinde verecek. Bu süre zarfında Başer Esad ve yakınları bir karar vermek zorundalar. Güvenlik Konseyi ile işbirliği yaparlarsa, uluslararası bir mahkemeye sevk edilmeyi göze almak zorundalar. Aksi takdirde Suriyeye bir yaptırım uygulanabilir. Sonuç nasıl olacak bunu kestirmek zor. İsrail açısından olaya bakıldığında, onun bu olaya karışmaması gerekiyor. Çünkü, karışması yalnızca Suriyenin işine yarayabilir. Hiçbir devlet adamı konuyla ilgili bir açıklama yapmadı.
Ancak yorumcuların, medyanın ifade özgürlüğü var ve onlara göre Esadın iktidardan düşmesi İsrail için tehlike arz edebilir. Çünkü yerine geçecek kişi ondan tehlikeli olabilir ve "Müslüman Kardeşlerin" Suriyedeki etkisini arttırabilir.
Öte yandan Suriyenin teröre verdiği desteğin zayıflaması, başta İsrail olmak üzere, bölgenin çıkarına hizmet eder. Bu gerçekleşinceye kadar, bir çok gelişme bekleniyor. Lübnan, gerçekten özgürlüğüne kavuşursa, dış politikasını ülkenin gerçek çıkarlarını gözetecek şekilde uygularsa, Hizbullahın etkisi çok zayıflar ve Lübnan ordusu İsrail sınırına kadar inebilme şansına sahip olur. Bu da İsrailin güvenliği açısından çok önemli bir gelişme olabilir.
Bir gün İsrail- Lübnan ilişkileri, İsrail-Ürdün ilişkilerine benzeyebilir.
Bush- Abbas görüşmesi ve sonuçları
Bush- Abbas görüşmesi iki noktada önem taşıyor. İlkinden Şaronun , ikincisinden ise Abbasın çıkarı var. Görüşmeden sonra gerçekleşen basın konferansında Bush, kendisine sorulan bir soruyu: "Ben Beyaz sarayı terk ettikten sonra bir Filistin devleti kurulabilir" şeklinde yanıtladı. Oysa bir süre önce ABD başkanı bu konuda daha aceleci davranıyordu. Şaron ise acele etmemek gerektiğini savunuyordu. Şaron açısından Gazzeden çekilmenin başlıca nedeni zaman kazanmaktı. Böyle davranmasaydı ABD dahil diğer büyük devletler geçtiğimiz günlerde kendilerince makul bir çözümü, İsrail ve Filistinlilere kabul ettirmeye çalışacaklardı. Şimdi Filistinlilere, teröre karşı ciddi bir önlem almaları yönünde baskı uygulanıyor. Yol Haritası Planına göz atıldığında sadece Filistinlilerin terörle mücadelesi değil, İsrailin de yasa dışı yerleşim birimlerini boşlatması isteniyor. Filistinliler, Bush yönetiminin İsraile zoraki baskı uyguladığını iddia ediyorlar. Bir ABD yetkilisi, terör sorununun, yasa dışı yerleşim birimlerinin boşaltılmasından çok daha önemli olduğunu vurguladı. Ancak yine de Şarondan özellikle Gazzeden çekilme ile ilgili bir çok sorulara acil cevaplar bekleniyor. İsrail yanlısı ABD Büyükelçisi James Wolfensonn, BM ye sunduğu bir raporda İsraili çok sert eleştirdi.
Wolfensonn raporunda İsrailin Gazzeden geçiş noktaları hakkında karar verememesi nedeniyle, Gazzenin ekonomisini çöküntüye uğrattığını ve güçlü bir ekonomi olmadıkça güvenliğin de sağlanamayacağını belirtti.
Bu gecikmenin nedeni İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres ile Savunma Bakanı Mofaz arasındaki anlaşmazlık. Bu sorunun, Şaronun başkanlığını yapacağı bu iki bakanın da katılacağı bir komisyonda karara bağlanması bekleniyor.
Ayrıca önümüzde günlerde yapılması beklenen Şaron- Abbas görüşmesinde tutukluların bırakılması ve Filistin kentlerinin kontrolünün geri verilmesi gibi konular görüşülecek.
Hamas FÖY seçimlerine katılabilir mi?
Mahmut Abbas Hamasın FÖY seçimlerine katılmasını "Onsuz demokratik bir seçim gerçekleşemez" sözleriyle onayladı. Şaron ise demokratik seçime silahlı bir parti katılamaz gerekçesiyle buna karşı.
Bush -Abbas görüşmesinde, FÖY lideri " Hamas silahsızlandırılacaktır, ancak seçimlerden önce bunu gerçekleştirmek olanaksız. Parlamentoya siyasi bir parti olarak girmesinden sonra bu yapılabilir" sözleriyle ABD Başkanını ikna etmeyi başardı.
Abbas, ABDnin tek bir otorite, tek bir ordu, tek bir yasa prensibini kabul etmekle birlikte bunun aşamalı bir şekilde yapılabileceğini savunuyor. ABD Hamasın seçimlere katılmasını engellemenin imkansız olacağını kabul etti. İsrailin bunu onaylamasını bekliyor. Şaron yönetimi, Washingtona bu haberlerle ilgili tepkisini iletmedi. Başbakan Şaron, birkaç gün önce: " Biz Hamasın katılımına engel olmayacağız. Ama seçimlere de yardım etmeyeceğiz" açıklamasında bulundu. Oysa İsrailin kontrolü altında bulunan Batı Şeriada böyle bir yardım büyük önem taşıyor.