Geçtiğimiz haftalarda NASDAQ tarihinin en büyük halka arzlarından birini daha İsrailin 675 milyon dolarlık "Saifun" adlı şirketi ile yaşadı. Şirket, yüksek kapasiteli ve küçük bir hafıza kartı geliştirdi. Cep telefonları, fotoğraf makineleri ve diğer portatif cihazların gün geçtikçe daha yüksek hafızaya ihtiyaç duydukları değerlendirilince şirketin önünün çok açık olduğu ortada. Şimdiden, Sony ve Fujitsuya teknolojisinin lisans hakkını sattı; sırada Samsung var.
Saifun, Comverse, Check Point gibi şirketlerin başarısından yola çıkan The Economist dergisi, makalesinde, bir sektörün ve kültürün nasıl gerçekleştiğini anlattı.
İsrailin bu günlere gelmesinde girişimcileri mali yönden desteklemek için 1970lerde kurulan BIRD Vakfı ve Rusyadan göçü teşvik eden devlet yardımları oldu. Zorunlu askerlik etkenini de unutmamak gerekir. Üniversiteden önce askere giden gençlerden mühendisliğe yatkın olanlar, geliştirip yönetmeleri gereken çeşitli projelerle eğitilirler. Hatta, askerlik sırasında geliştirdikleri fikirlerin telif hakları da kendilerine verilir. Start-up şirketi sayısının bu kadar yüksek olmasına şaşırmamalı. Üniversiteler ise, askerlikte kazandıkları pratik deneyimleri olan ve problem-çözme yetenekleri ilerlemiş gençler sayesinde daha etkin kurumlar haline geliyorlar.
Bazı istatistikler sektörün önemini daha iyi anlamaya yardımcı:
72 firma ile NASDAQ borsasında Amerikadan sonra en fazla şirkete sahip ülke
2003 yılı ihracatının %55i teknoloji ürünleri (OECD ülkeleri ortalaması %26)
10,000 çalışan başına 135 mühendis (bu rakam Amerikada 70, Japonyada 65)
Ülkenin küçük bir iç pazara sahip olması, şirketlerin yurtdışı pazarlarına açılmalarını gerektiriyor. En büyük hedef ise yüksek rekabetin olduğu Amerika. Böylelikle, tüm start-uplar küçük birer uluslararası şirket konumuna geliyor.
Amerikalı büyük şirketler İsrailin mühendislerinden faydalanmak amacıyla sayısız araştırma ve geliştirme merkezleri açıyorlar. Son olarak ORACLE, program geliştirmeyi destekleyecek yeni bir teknoloji merkezi açmak için anlaşma imzaladı. INTELin ülkenin altı ayrı yerinde 5,400 kişinin çalıştığı, üretim ve geliştirme merkezleri var. Centrino teknolojisinin geliştirildiği bu merkezlerde önümüzdeki sene tüm Intel kullanan bilgisayarlarda standart olacak yeni bir mikro-işlemci geliştirildi.
Tüm başarıların yanında, teknoloji sektörünün eksiklikleri de yok değil. Teknolojinin çok hızlı değişmesinden dolayı şirket planları iki sene gibi kısa vadeli yapılıyor. Ürün geliştirirken çok fazla konsantre olunmasından ve araştırmaya ikinci derece önem verilmesinden dolayı, kimi zaman pazarın talepleri ve gittiği yön ile çelişen ürünler ortaya çıkabiliyor. Profesyonel yöneticilerin eksikliğinden dolayı hızla büyüyen şirketlerin yönetimleri problemli hale gelebiliyor ve şirketlerin uluslararası büyümeleri sınırlanabiliyor.
* * *
Mühendis sayısı, eğitim ve gerekli finansmanın başka ülkelerde uygulanması mümkün. Fakat ne varki, girişimcilik kültürü kolay yerleşmiyor. Örneğin, biyoteknoloji merkezi olmaya çalışan Singapur, İsrail modelini tatbik etmeye çalışıyor. Ancak, tutucu olan halkına girişimcilik ve risk alma kültürünü yerleştirmekte zorlanıyor.
Öte yandan, çalışma nedenleri de önemli. Para kazanmak gerekiyor, fakat çok para kazandıktan sonra daha rahat bir hayat sürmek neden olmasın!!! İsrailli girişimciler tam tersini uyguluyorlar. Belki de, İsrail high-tech sektörünün sürekli büyüyor olmasının sebebi kişilerin tekrar ve tekrar başarmak için çalışmaları. Bir örnek vermek gerekirse, Amerikada kurulan start-up firmaların %5inin sahipleri önceden de girişimci olan kişiler. Bu oran, İsraelde %30a ulaşıyor.
Başarının meyvesi için çalışmak mı, yoksa başarının kendisi için mi? The Economistin yazdığı şekilde birçok konuda olduğu gibi, teknolojide de, İsrail, özel bir vaka...