İsrail Başbakanı Ariel Şaronun yeni parti kurma manevrasına kadar, İsrail politikasının eskisi kadar ilgimi çekmediği itiraf etmeliyim. "Buldozer" lakaplı Ariel Şaronun, kendi partisi içindeki muhalefete meydan okur şekilde partiden ayrılarak kendi partisini kurması ve Şimon Peresi de kendi safhasına çekmeyi başarması, bir kez daha Şaron için "imkansız" kelimesinin hiçbir anlam ifade etmediğini anlamamı sağladı.
77 yaşındaki Ariel Şarona "Buldozer" lakabının takılması boşuna değil. Şaron tüm askeri ve politik hayatı boyunca her türlü tersliği kendi lehine çevirmeyi başarmış bir lider. Acımasız bir asker kimliğine sahip olan Ariel Şaron, yakın zamana kadar İsrailin güvenliğini her zaman ön planda tutan ve Filistinlilere "minimum toprak" politikası güden bir lider portesi çizdi. 1982de yaşanan Lübnan felaketi birçok politikacı için kariyerlerinin sonu olabilirdi, ama Şaron önünde farklı fırsatların onu beklediğinden emindi. İsrail sağı tarafından popüler kimliği korumayı başaran Şaron, Gazze ve Batı Şeriada kurulan en büyük yerleşim birimlerinin mimarı oldu.
Netanyahunun başbakanlığı döneminde iki sağcı lider büyük bir uyum içinde çalıştılar. Ehud Barakın barış görüşmelerinin başarısız olması ve İkinci İntifadanın başlaması Şaronun başbakan koltuğuna oturmasını sağladı. Şiddet durana kadar hiçbir Filistinli liderle masaya oturmayacağını ve barışı sadece kendisinin getireceğine inanan Şaron, 2001 yılından bu yana attığı radikal adımla bir taraftan kimi İsrailli ve Filistinlilerin nefretini daha da fazla kazanırken, bir taraftan da popülaritesini günden güne artırmayı başardı.
Geçmişte Filistinlilere toprak verilmesine şiddetle karşı çıkan Şaron, yerleşimcilerin tüm tehditlerine karşı Gazzeden tek taraflı çekilmeyi gerçekleştirdi. Netanyahunun diktatör olarak nitelendirdiği Ariel Şaron, hümanist bir virtüöz olan Vengerovun hayranlığını kazanmış bir lider aynı zamanda.
Günün koşullarına çok iyi uyum sağlayabilen ve doğru rüzgarı yakalamak konusunda başarılı olan Ariel Şaronun ilerleyen yaşına rağmen uzun süre daha İsrailin siyasi sahnesinde kalacağı ve insanları şaşırtmaya devam edeceği kesin.
Uzun zamandır yeni bir parti hazırlığı içinde olduğu belli olan Ariel Şaronun kuşkusuz en büyük transferi Şimon Peresle kurduğu ittifaktır. İki yaşlı lider kendilerini eski partilerinin üzerinde bir konuma yerleştirerek, barışı sadece kendilerinin getirebileceği savı ile tüm İsrailli siyasetçilere meydan okuyor.
Diğer adaylara baktığımızda Likud Partisi lider adaylarından Binyamin Netanyahu ve İşçi Partisinin yeni lideri Amir Peretz arasındaki ağız düellosu seçim kampanyasının rengini göstermekte. Bu karşılıklı suçlayıcı söylemler her iki partiye oy kazandırmaktan çok oy kaybettireceğe benzer. Netanyahu diş bilediği eski sendika başkanını hafife alırken, Peretz ise hala Histadrut başkanı edasıyla karşı cevaplar veriyor.
Diğer daha zayıf adaylara rağmen Şaron tekrar iktidara gelmeyi başarsa bile, Şaronun yeni koalisyon ortaklarına kendi görüşlerini kabul ettirmesi gerekecek. Her adımı Amerikan yönetimi tarafından desteklenen Ariel Şaron bundan sonra da bu kadar şanslı olacak mı?
Hareketli geçecek seçim kampanyası dönemi, seçim sonuçları ve koalisyon pazarlıklarını nefesimi tutup, büyük bir heyecan içinde izlemeyi sürdüreceğim.