Mehmet Eroğlu, Düş Kırgınları adlı romanında kahramanına şöyle söyletiyor:
"Mutluluk şimdiki zamanda yaşansa da her zaman bir gelecek umududur; mutsuzluk ise geleceğin yitirilmesi."
Kitabı bitirmemin üzerinden bunca zaman geçmesine karşın, bu sözler aklımdan hiç çıkmadı. Mutluluğun ya da mutsuzluğun gelecekle ilişkilendirilmesi konusu beni düşündürdü; oysa her zaman bunu, kısa sürede yaşanan birer duygu olarak ele almış, onları doğuran etmenleri göz önünde bulundurarak değerlendirmeye çalışmıştım. Bu nedenle Eroğlunun sözleri, bu duygularla ilgili düşüncelerime yeni bir boyut eklemiş oldu:
Gelecek umudu ya da geleceğin yitirilmesi!
Aslında yalnız mutlulukla ilgili değil, her eylemimizi gelecekle ilgili beklentilerimize bağlayabiliriz. Kurduğumuz aile ilişkilerinden çalışma ortamındaki gelişmelere, yüklendiğimiz görevlerden keyif alarak yaptığımız bütün işlere kadar her şey, yaşadığımız zamanla ilgili görünse de, geleceğimizi şekillendirmek için, mutlaka çaba harcamaktayız. Bunlara bağlı olarak, şimdiki zamanın mutluluğu, Eroğlunun da vurguladığı gibi gelecek umudu olmaktadır.
Bu konu üstüne düşünürken, aileden hiç kimsesi, gelecekten de hiçbir beklentisi olmayan yaşlı bir yakınımın umutsuzca sözleri geliyor aklıma:
-"Ben ne için yaşıyorum?"
Bu tür olumsuz düşüncelere kendini kaptırmış bir insana umut vermek o denli zor ki... Onun, bir gelecek umudunun olmaması kadar, mutluluğu ölümden beklemesi karşısında, çabalarım her zaman yetersiz kalıyor.
Bir düşünüre, birçok kavramlar üstüne düşünmenin neden gerekli olduğu diye sorulduğunda felsefenin şu iddiasını ortaya koymuş:
Düşünceyle yaşamak, hayatını düşünmek, düşüncesini yaşamak...
Bu kısa tümce, bir düşünürün olması gereken hayata bakış açısını, düşünme ve yaşam tarzını özetlemektedir. Bu durumda kendimizi felsefenin engin sularına bırakmadığımız sürece, ne için yaşadığımız düşüncesini sorgulamaya çalıştığımız anda, yaşamdan umut kesmeye başlıyoruz demektir.
André Mauroisnın şu sözleri üstünde düşünmeğe değer:
"İhtiyar neye yarar? diye düşünen kimsedir. Çünkü mücadele etmek neye yarar? diyecek, daha sonra yataktan çıkmak neye yarar? sorusuna sıra gelecek, nihayet son sözünü söyleyecektir; yaşamak neye yarar?"
Söz geliyor, geleceğe beslenen umut noktasına takılıyor.
Franklin, elektriği bulduğu zaman çevresindekiler, "Neye yarar?" diye buluşunu küçümsemişler. Franklin de, "Bir çocuk neye yarar; ama ilerde nasıl bir insan olacağını kestirmek olası mı?" diyerek, yine ortaya koyduğu akılcı sorularla, gelen eleştirileri yanıtlamış.
Farkında olmasak da, umutla mutluluğun, umutsuzlukla mutsuzluğun yakın ilişkisi var.