2005, İsrailin siyasi tarihinde önemli bir yıl oldu; çünkü 1977den beri İsrailin iç ve dış politikasında merkezi bir rol oynayan Likud Partisi, hem liderini, hem de iktidarı kaybetti.
2006 da önemli bir yıl olacak, çünkü 28 Martta gerçekleşecek genel seçimlerden sonra Likudun yerine yeni kurulan Kadima Partisi iktidara geçecek. Oysa bu partinin programında, İsrailin sınırlarını yeniden tespit etmek var.
Kadima halen tek bir adamın partisi niteliğini taşıyor. Ve bu tek kişinin sağlık durumu geçtiğimiz hafta sadece İsrailin değil, tüm dünyanın gündemine oturdu. Bu nedenle Şaronun sağlığı konusunda açılan tartışmalar, son zamanların en önemli konusu olma özelliğini kazandı.
Şaronun sağlığı konusu iki ayrı yönden ele alınıyor: birincisi tıpla, ikincisi ise medya ile ilgisi. Bu konu medyada niçin tartışmalara yol açtı? Öncelikle Şaronun sağlığının medya ile ilgisini, sonra da tıpla ilgisini ele almaya çalışalım.
İsrail basınında Şaronun sağlığı
Şaron geçtiğimiz hafta aniden Hadassa Hastanesine kaldırıldığında, danışmanlarının ilk işi kamuoyunun kaygılarını gidermek oldu. Bunu da akıllıca yaptılar: kısa bir süre sonra hastane sözcüleri başbakanın durumunun kaygı verici olmadığını açıkladılar, daha sonra Şaronu gazetecilere birkaç söz söylemesi için ikna ettiler. Böylece kamuoyu bir nebze rahatladı.
Şaron hastaneden çıkarken, kendisini karşılayanlarla şakalaştı, kısa bir istirahat döneminden sonra normal yaşantısına döneceğini söyledi. Gerçekten de İsrail başbakanı, söylediği gibi işinin başına döndü. Öyle ise ne oldu da bu konuda yeniden tartışmalar başladı, doktorların Şaronun sağlığına ilişkin açıklamalarına kuşkuyla yaklaşılır oldu?
Çünkü Şaronun basın danışmanının planlarından biri ters gitti. Şöyle ki, basın danışmanı İsrailin en büyük yayın organlarından Yediot Aharonota verilecek özel bir röportajın seçim kampanyasına ve Kadima Partisine yararı olacağını düşündü. Böylece sağlık konusundaki kuşkulara da son verilmiş olacaktı.
Geçtiğimiz cuma, gazete "Şaronun ilk resmi sağlık raporunu yayınlıyoruz" manşetini attı. Rahatsızlığı sırasında Şaronu tedavi eden iki doktor, gazetenin en ünlü iki muhabiri ile görüşmüş, başbakanın sağlık raporunun belli başlı noktalarını açıklamışlardı. Rapora göre İsrail Başbakanı 118 kg olmasına rağmen bu kilo sağlığını etkilemiyor; 120ᇤ tansiyonu kolesterolü ise 195.
Yediot Aharonotun bu özel röportajı rakip gazete Maarivi öfkelendirdi ve ilk hedefi doktorların sözleri konusunda kuşku uyandırmak oldu. Yediotta çıkan yazı için "gerçekçi değil" iddiasında bulundu. Aslında Maariv haklıydı ve tam bir rapor istediğini belirtti.
Bu kez başbakanın basın danışmanları, bir basın toplantısı düzenlemeleri ve gerçekleri olduğu gibi anlatmaları gerektiğini anladılar. Basın toplantısına ülkenin ileri gelen dört tıp profesörü katıldı ve Şaronun sağlık durumu hakkında ayrıntılı bilgi verdiler.
Şaronun kalbinde 30 mmlik doğuştan bir delik bulunduğunu ve yarım saat sürecek bir operasyonla tedavi edilebileceğini açıkladılar. Bu operasyon sonrasında Şaron iki gün içinde işine dönebilecek.
Doktorların bu açıklaması kamuoyunda güven uyandırdı.
Basın toplantısına katılan doktorlardan Prof Goldman, devlet adamlarının sağlık durumunu tespit edip, yayınlama hakkı olan, objektif bir kuruluşun bulunmadığını ve böyle bir kurulun oluşturulması gerektiğini savundu.
Tüm bu gelişmeler sırasında farklı bir gerçek su yüzüne çıktı. Şaron hastaneye girdiği akşam konuşma yeteneğini kaybetmiş ve karar verebilme durumunda değildi. Oysa yasalara göre bir başbakan görevini yerine getirme durumunda değilse, yetkilerini yardımcısına devretmek zorunda. Oysa bu yapılmadı. Başbakanlık sekreteri, danışmanlarla görüş alışverişinde bulunduktan sonra, bir süre daha beklemeye karar verdi. Bu süre sonucunda Şaron, kendine gelmiş ve sorun kendiliğinden ortadan kalkmıştı. Ama belli ki yasada bir boşluk var. Başbakanın yetkilerini yardımcısına devretme zamanına kim karar verecek? Yasalarda bunun yanıtı yok. Yanıtı Knesset verebilir ve anlaşılan bu iş bir sonraki hükümetin gündeminde yer alacak.