Söylemek istediklerimi vurgulamak için, yeri geldikçe Mevlânanın sözlerine sığınıyorum. Onun birkaç tümcesi, benim sayfalarca söyleyeceğimi özetler niteliktedir. Konuya bu büyük düşünürün sesine kulak vererek yaklaşalım:
"Ne kadar zengin olursan ol, ancak yiyebileceğin kadar yersin.
Denize testiyi daldır, alabileceği kadar su alır."
İş ve aile çevresi içerisinde her gün birlikte olduğumuz, sosyal ilişki içinde bulunduğumuz ya da yanımızda çalıştırdığımız insanlardan, bir görevin yerine getirilmesi, bir işin yapılması konusunda, her zaman için farklı beklentilerimiz oluyor. Bu insanların birikimine ve yapısına bakmadan, eksik ya da yanlış bir iş yaptıklarında çoğu kez onlara sinirleniyor, kızıyoruz. Düşünecek olursak, insanların olumsuz yaklaşımları ve tembellikleri dışında, güçlerini aşan bir işi yerine getiremeyecekleri açıktır. Hele her şeyin, en doğru, en iyi ve en güzel yapılmasını istediğimiz bir yapıdaysak, insanlara bu konudaki yaklaşımımız daha hoşgörüsüz olmaktadır. Bu özelliklerinden yakınan arkadaşlarıma, her zaman Mevlânanın yukarıdaki sözlerini anımsatıyorum.
Başkalarına gösterdiğimiz olumsuz yaklaşım, çocuklarımızdaki beklentilerimiz için de geçerli olmaktadır. Onların birkaç yabancı dili öğrenmelerini, tüm derslerden başarılı olmalarını, her konuda el becerisi kazanmalarını, her tür sanata yatkın olmalarını doğal olarak isteriz. Doğrusu anne- baba olarak kim istemez ki? Kuşkusuz bunlar bizim gönlümüzden geçenler; ama onların isteklerini, konuya eğilimlerini, bedensel ve tinsel güçlerini çok fazla göz önüne almadan... Belki de göz ardı ederek...
Mevlânanın diliyle söyleyecek olursak, herkes testisi kadar su alabilir. Bunun dışındaki zorlamalarla gerek kendimizi, gerekse karşımızdaki insanları boş yere üzmüş oluyoruz. Bu konu ile ilgili, yeri geldiğinde anlattığım bir öyküyü aktarayım.
Zamanın krallarından biri, bir sufiye sormuş:
-"Benim hangisini yapmam daha doğrudur; halkımın bilgisini arttırmak mı, yoksa onlara daha çok yiyecek dağıtmak mı?"
Sufi şöyle yanıtlamış:
-"Neden bilgi? Kişi onu alacak durumda değilse, sizden nefret eder; eğer onu takdir edebilecek biri değilse, yararsız bulacaktır. Onu elde ederken, gururu kabaracak birinin ise, size olan saygısı azalacak; onu anlayacak durumda değilse, sizi eleştirecektir. Yiyecek Niye? Eğer çok yerse güçten düşer ve hastalanır; kendisini şımartmak istediğinizi düşünürse, size karşı dolap çevirir; daha fazla elde edebileceğine kanaat getirirse ayaklanır, kargaşa çıkarır. Bırakın, herkes kendiliğinden ne kadar elde edebiliyorsa onu elde etsin. Doğru ölçü budur."
Herkesin insanlara olan yaklaşımında, doğru ölçüyü bulmak istediğinden kuşkumuz yok; oysa bu yetenek de kolay kazanılmıyor. Kişilerin her türlü gücünü gözlemlemek kadar, onların bir işi nasıl yapabileceklerini bilmek, bir birikim ve deneyim gerektiriyor.