Viktorya doğup büyüdüğü kasabada gelin olur. Kendi mahallesinden Yomtov adlı bir gençle evlenip aynı sokakta kayınvalidesinin evine taşınır. Çok yoksul olarak yeni bir hayata başlamaktadır ama mutludur. Kocası mükemmel biridir. Genç, dinamik, akıllı ve sevgi doludur. Eşinin ailesi de onu bağırlarına basarlar. Komşuları, dostları boldur. Hayatı neşe ve kahkaha içinde geçer. Hem sevilir, hem de o, yakınlarını çok sever. Sevginin verdiği o tılsımlı iksirle hepsinin yüzlerinden nurlar eksik olmaz. Çocuklarını birlikte büyütürler.
Gel gelelim Viktoryanın oğlu bar mitsva yaptığı sıralarda bir telgraf gelir. Onun evlenmemiş bir akrabası vefat etmiştir. Onlara yüklü bir meblağ kalmıştır. Mirası alan kocası bir dükkan açar. Zaten hırslı ve çalışkandır. Merdivenleri hızlı hızlı tırmanmaya başlar. Birkaç senede oldukça varlıklı olurlar. Bu sırada Viktoryanın kayınvalidesi de ölür. Evi satıp yeni bir yere taşınma kararı alırlar.
Tüm mahalle üzüntüden gözyaşı döker. Belli ki Viktoryayı çok özleyeceklerdir. Viktoryanın da kalbi buruktur.
Yepyeni lüks bir eve taşınır ama bir hafta sürekli ağlar. Yeni taşındığı sitede hemen arkadaş edinir. Yine evi dolup taşar. O, sevgi yüklü bir bedene sahipken sırtının yere gelmeyeceğini düşünür. Eski mahalledeki arkadaşlarını önce ayda bir ziyarete gider. Sonraları hiç uğramamaya başlar. Hayat standartları çok yükselmiştir. Lüks bir hayat sürmeye başlar. Gezer tozar, seyahatlar, kafeler derken kendini bu hızlı pembe dünyaya kaptırır. Çocukları da mutludur. Onun da keyfine diyecek yoktur. Bir sürü arkadaşı vardır.
Bir gün kapıları hızla çalınır. Gelen haberci maalesef kara haberlere gebedir. Biricik hayat arkadaşı elim bir kaza ölmüştür. Dünya durur. Viktorya şoktadır. Donakalır.
Kocasının cenazesi kalabalıktır. Seveni bir hayli çoktur. Eşini defnetmeye o da gider. Yüzüne toprak atarken hayatının artık eskisi gibi olmayacağının bilincindedir. Yaşamı ince dar meyilli bir tünele girip kalmıştır. İlerleyemiyordur artık. Gücü kalmamıştır. Bu bunalımdan nasıl kurtulacaktır?
Önce çocuklarını dil öğrenmeleri bahanesiyle bir yaz kampına gönderir. Bu ortamdan fazla etkilenmelerini istemez. İlk bir ay evi gelip gidenlerle dolup taşar. Bir ay sonra evde yapayalnızdır. Tüm gün yemeden içmeden pencerenin kenarında oturur. İkinci gün yine gelen kimse olmaz. Bir girdapta boğuluyordur. Elini çeken kimse yoktur. "Ölüm sessizliği dedikleri bu olsa gerek." Diye düşünür. Viktoryanın kardeşi yoktur. Kocasının da kardeşleri yurt dışındadır: "Belki bir kardeşim olsaydı beni bu zor günlerimde yalnız bırakmazdı ama dostlarım da benim kardeşlerim gibi. Dur birini arayayım belki çekiniyorlar beni aramaya" der.
Gidip en yakın dostunu arar. Kadın kaçamak cevaplar verir. Araya bir mesafe koyar. Kimi aradıysa aradığı ilgiyi bulamaz. Hepsi bir tavır içindedir. Kapı komşusuna uğrar: "Pazar günü ne yapacaksan haberim olsun. Ben de gelirim belki" der. Komşusunun suratı değişir. Belli ki hiç kimse dul bir kadını yanına almak istememektedir.
Viktorya ikinci kez yıkılmıştır: "Hayat ne kadar acımasız! İnsanlar neden bu kadar bencil! İyi gününde yanımda olan dost bellediğim, evimden eksik olmayanlar şimdi bana sırt çeviriyorlar. Bir gün onlar da benim gibi yapayalnız kalabilirler. Neyin peşindeler? Neyi alıp veremiyorlar? Neden bu kadar sahte? Bana sırt çevirenler bir sonrakinin kendileri olabileceğinin farkında değiller mi" deyip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.
Kapısı çalınır. Kapıyı açınca gözlerine inanamaz. Eski mahallesinde aynı apartmanda oturan can dostu Merkada kapıdadır. Sanki kurtarıcı görmüş gibidir. Ona sarılır. Saatlerce ağlaşırlar. Eski mutlu tasasız günlerini yad ederler.
Merkada: "Maalesef hayat böyle. Hepimiz birbirimize muhtacız ama insanlar bunu göremiyor. Dostuklar bitti. Menfaatle dolu bir kazan dönüyor. Eski güzel duygular yok oldu. Neyse Viktorya yarın seni bana bekliyorum. Tüm eski dostlarını çağırdım. Birlikte çok eğleneceğiz. Tamam mı?" der.
Ertesi gün Viktorya eski mahallesine gider. İçi titremektedir. Ne güzel anıları vardır burda. Kötü hatıraları bile ona huzur vermektedir: "Şu köşede oğlum düşmüştü. Ne tatlıydı? Şu fırında yemeklerimizi pişirtirdik. Fırınımız bile yoktu evimizde. Burası buluşma yerimizdi. Bu sinagogda koroda şarkı söylerken kocamla nasıl da bakışırdık. Ne yakışıklı biriydi" deyip aynı heyecanı yeniden yaşar. Yavaş yavaş yürümekte, tadını çıkara çıkara doğup büyüdüğü yerleri dolaşmaktadır. Herkes tanıdıktır. Eski mahallesi ona yeniden kucak açmıştır en ihtiyacı olduğu bir anda.
Önce doğup büyüdüğü evine uğrar. Babasının, annesinin sesi kulaklarında çınlar: "Viktorya sevgi tohumları serp dört bir yana. Göreceksin hiç ummadığın bir anda tohumları serpilip sana en tatlı meyvasını verecek canım kızım. Bir gün yanında olmayacağız artık ama sevgimizle hep seni kollayacağız" demişlerdir. Bisikletinden düşüsünü anımsar. Annesinin o sımsıcacık koynuna girişini anımsar. Ne güzel anıları vardır burada.
Bir el sarar boynunu. Bu biricik dostu Raheldir. Rahel: "Viktorya canım kardeşim. Seni çok özledim" deyip onu sıkıca kucaklar.
Yaraları bir nebze sarılmaktadır hem de sihirli dostluk bağıyla.
Eski dostları Viktoryayı hiç yalnız bırakmazlar. Dostluk denen o sihirli iksiri içen bir nesil olarak belki de gerçek dostluğun fosilleşecek birer bireyleridir onlar.
Viktorya kızının düğününde kadehini kaldırır: "Sevgili kızım ve biricik damadım! Bir anne yavrusunu evlendirdiği gün onun için bir temennide bulunurmuş. Benimki şöyle: Umarım benim kadar varlıklı olursunuz. Zenginim çünkü birçok gerçek dostum var. Kralların, padişahların bile sahip olamadıkları bir servetim var. umarım sizin de çocuklarınızı birlikte huzur içinde büyütebileceğniz iyi ve de kötü gününüzde yanınızda olacak hakiki dostlarınız olur; çünkü bunun verdiği haz bambaşka. Sevgili dostlarım, beni hayata bağladınız. Bencillikle örülü bir dünyada sevginizle etrafımdakı bu ağı yok ettiniz. Beni menfaatçi sahte arkadaşlardan kurtardınız. Sevginizle, ilginizle mutlu ettiniz. Hepinizi çok seviyorum" deyip onlara sarılır. Birlikte kol kola sevginin raksettiği bir salonda kadeh kaldırırlarken