Salvatoruın eşi, biricik oğulları Daninin doğumundan hemen sonra hastalanır. Hastalığı bakım gerektiren uzun bir süreç gerektirir. Salvator hem karısına hem oğluna adar kendini. Eşine adeta hayat verir. Onu yaşama bağlar. Ancak Dani ilkokula başladığı zaman hayat arkadaşını kaybeder. Üzüntüsü büyüktür. Acısını içine gömer. "Kaderim böyleymiş. Oğlumu en iyi şekilde yetiştireceğim. O benim herşeyim" diye düşünür. Evlenmez. Oğluyla huzurlu bir yaşam sürdürür.
Daniyi en iyi okullara yollar. Herşeyiyle yakından ilgilenir. Herşey yolundadır.
Birgün Dani evlenmeye karar verdiğini açıklar. Salvator çok mesuttur. Düğün sabahı erkenden eşinin mezarını ziyaret eder: "Çok mutluyum Dora. Oğlumuz mükemmel vasıflı bir çocuk. Onunla iftihar ediyorum. Galiba sana olan sözümü yerine getirdim. Onu sevgimle şefkatimle büyüttüm. Bugün oğlumuzun en mutlu günü. Şimdi gitmeliyim. Bana ihtiyacı var." der. Gözyaşlarını siler ve koşarak oğluna gider.
Salvator bundan sonra da oğlu için koşuşturur. İki torunu dünyaya gelir. Hep onlar için didinir.
Yıllar geçer. Artık Salvator yaşlanmıştır. Bir gün ufak bir kalp krizi geçirir. Dani doktorlarla konuşur. Hastane çıkışı: "Baba, artık bizimle kalacaksın. Seni yalnız bırakırsam aklım sende kalır" deyip onu evine götürür. Ona bir oda hazırlatır.
Salvatorun en iyi dostu Rafael ziyaretine gelir: "Çok şanslısın dostum. Süper bir oğlun var. Çok çalıştın onun için ama değdi. Sana kral muamelesi yapıyorlar. Baksana odanda yok yok. Televizyonun, mini buzdolabın bile var. Çok sevindim ve gıpta ettim. Benimkiler asla beni yanlarına almazlar. Dostum kıymetini bil. İyi bir evladın varsa sırtın asla yere gelmez" diye belirtir.
Ancak Salvator oğlunun evine taşındığından beri kendini bir tuhaf hisseder. Nedenini önce anlayamaz ama yavaş yavaş fark eder. Oğlu, gelini ve torunları ona farklı davranıyorlardır. Oğlu özellikle ona "yaşlı" muamelesi yapar. Sürekli çocuklar gibi azarlar. Bir "Baba tamam. Hadi sen odana git" deyişi vardır ki, Salvator çileden çıkar. Ne konuşacağını şaşırır. Dışarı çıkacakken oğlu: "Geç kalma. Atkını almadan mı çıkıyorsun. Baba kış mevsimindeyiz. Farkında mısın? Aman Allahım bu adam beni deli edecek! Baba uzaklaşma. Merak ettirme beni. O eski ayakkabılarını mı giydin yine? Öff" diye konuşur.
Salvator Rafaelin evine gider: "Dostum, çok mutsuzum çok! Tüm aile bana bunak ihtiyar gibi davranıyor. Senelerce canımı verdiğim oğlum sürekli beni azarlıyor. Bir "Baba!" deyişi var, anlatamam. "Yine ne yaptın!" der gibi konuşuyor. Söyle bana Rafael ne oluyor? Hayat ne kadar acımasız! Kendi oğlumla bile konuşamıyorum. Oğluma "Neden beni sürekli eleştiriyorsun?" diye soramıyorum. Bir baba çocuğuna neler verir, ne fedakarlıklar yapar. Peki o çocuk neden böyle duygusuz duyarsız olur ki! Ben nerede hata yaptım? Yaşlı muamelesi görmekten bıktım. Nefes alamıyorum. Çocukların eline düşmek ne zormuş. Keşke kalp krizinde ölseymişim de bunları görmeseymişim" der.
Rafael: "Ah dostum ah! Benim üç tane kızım var. Onları büyüttüm ne zorluklarla evlendirdim varımı yoğumu onlara harcadım. Bak şimdi yapayalnızım. Bir bayram gecesi bile beni çağırmak için aralarında anlaşamıyorlar. Ne yapalım? Dünya böyle işliyor. Onlar da bir gün yaşlanacaklar. Bizim durumumuza düşecekler. Aynı kaderi paylaşacaklar. O zaman bizi anlayacaklar ancak!" diyerek birbirlerine sarılırlar. Ağlaşırlar.
Salvator eve döner, odasına gider. Odası biraz farklıdır. Her sabah kalktığında oturduğu sallanan koltuğu yoktur. Terlikleri, ayakkabılarının bir bölümü, pijaması ve bazı kıyafetleri yok olmuştur. Oğlu odasına girer: "Sürpriz. Nasıl olmuş ama? Eskiyen herşeyini ayırdık ve attık. Neydi o sallanan sandalye! Kaç senelikti? Elli yaşımdayım. Kendimi bildim bileli var o! Tamam yeter. Yarın yeni bir koltuk alalım oraya." Diye belirtince Salvator kendine hakim olamaz: "Eskiyen şeyleri atıyorsun. Ben de eskidim. Beni ne zaman atacaksın. Bir bu kalmıştı yapmadığın! Beni azarladın sustum. Bana tavır takındın. Konuşmadım ama o sandalye benim için özeldi. Annenin en sevdiği sandalyeydi. Orada oturur. Saatlerce şarkı söylerdi bana. Çok güzel hatıralarım vardı. Onlara da el attın. Artık yeter. Ben senin babanım. Eve aldığın garip çaresiz biri değil. Bana babanmışım gibi davranana kadar bu odaya girme!" deyip onu odadan çıkarır.
Oğlu içeri gier: "Ben hep babamın iyiliğini düşünmüştüm. O, benim için çok özeldir. Benim için neler yaptı her baba gibi. Onu korumak, kollamak, ona sahip çıkmak istedim. Ben onu çok ama çok seviyorum. Nerede hata yaptım?" diyerek ağlar. Eşi: "Seni anlıyorum ama onu kollamak isterken ona eski işe yaramaz biri gibi davrandın. Git şimdi yanına ve sihirli sözleri söylemeyi ihmal etme." der. Babasının yanına gider. Babası pencereden dışarı bakıp dalmıştır. Dani: "Seni seviyorum, babacığım" der. Sarılırlar. Salvator: "Annen ölürken ona söz vermiştim: "Çok iyi bir evlat yetiştireceğim, Dora. Onunla hep gurur duyacağız." demiştim, diye açıklar. Dani: "Söz veriyorum babacığım. Bundan sonra öyle biri olacağım. Ne diyecektim. Sinemaya gidelim mi bu gece? Senin sevdiğin bir film oynuyor. Çıkışta bir yerde yemek yeriz" der. Birbirlerine sarılıp yol alırlar birlikte geçirecekleri güzel günlere doğru.
Not: Hepimiz er geç bir gün yaşlılar kervanına katılacağız. Bize böyle "İhtiyar" muamelesi yapılmasını nasıl karşılarız. Gençlerin tuhaf tutum sergilemesini ister miyiz? Yaşlılarımıza karşı biraz daha anlayışlı davransak, onlara daha sevecen gözlüklerle baksak, ilerde bizim de bir gün onların yerinde olacağımızı idrak edebilsek daha mutlu bir dünya yaratmış olmaz mıyız?