Geçtiğimiz haftasonunda yaşanan kanımca en önemli olay, Türkiyede spor gazeteciliğinin duayeni rahmetli İslam Çupinin isminin Fenerbahçe Basın Tribününe verilmesiydi. Buram buram siyaset kokan bir spor haftasında, "ne olursa olsun spor yazmalıyım" diyerek malum federasyon seçimlerini pas geçmeyi uygun buldum. Bilmeyenlere, bu ülkede nadiren de olsa güzel şeylerin yapıldığını gerekirse altını çize çize, haykıra haykıra anlatmak isterim; Türkiyede spor gazeteciliğine edebiyatı sokmuş, teşbihten kinayeye, mecaz-ı mürselden teşhise yazım sanatlarının hepsini yazılarında ustalıkla kullanmış ve maalesef 2001 yılında aramızdan ayrılmış üstad İslam Çupinin adı bir basın tribününe verildi. Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimine ve bu konuda fikir üretenlere teşekkürlerimi sunmayı şahsen bir borç bilirim.
Futbol edebiyatı ustası İslam Çupi; 44 yıllık gazetecilik yaşamı boyunca birkaç nesil futbolcu eskitmiş, bu futbolcular ve Türk futbolu hakkında enfes yazılar yazmış, ifadeleri anlatmakta sözcüklerin ne kadar önemli olduğunun altını her yazısında ayrı ayrı çizmiştir. "Sporun Balzacı" diye tanımlanmış bir üstadın neden hep edebi yanını ön plana çıkarıyorum diye kendime sorduğumda; futbol hakkında üç-beş kelam ederek televizyon ekranlarını ve spor sayfalarını içi boş tartışmalarla "işgal edenlerin" olduğu bir dönemde Çupinin bu yanının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onun yazılarını okuma şansına sahip olanlar, şimdilerde 3LJ futbol teriminden öteye gitmeyen spor yazılarını okuyunca neler hissediyordur kimbilir?... Sözcükleri kullanmada bir entellektüel, bir üstad olan Çupinin yazılarında daha önce hiç rastlanmamış müthiş metaforlara rastlamanız, "nasıl olur da bu kadar doğru bir benzetme" olur diyebileceğiniz cümleleri bulmanız mümkündür.
İslam Çupinin vefatının ardından 1989dan 2001 yılına dek yazmış olduğu spor yazılarından derlenen "Futbolun Ölümü" ve "Olaylar, Sağbekin Lahana Dolmasını Yemesiyle Başladı" kitaplarında; cümlelerin içine nakşolmuş edebiyat ustalığını, Türk futbolu hakkında geçmişten günümüze yaşanmış tüm sorunlarını aynı sıcaklıkta görebilmeniz mümkün... Kanımca spor gazeteciliğinin bir mihenk taşı olan İslam Çupiyi kendi sözcüklerimle anlatmaktansa; üstadın yazılarından derlenmiş iki kitaptan çeşitli alıntılar yaparak onu "yaşatmak" istiyorum.
Ustanın 1991 yılında Türkiye Ligi hakkında yazdığı şu yazı sizce de hala güncelliğini korumaz mı ? "...5 takımdan fazlasının olmadığı, kalitesi ve dayanıklılığı itibarı ile bir bisküvi paketi görüntüsü veren Türkiye Liginde..." Yine 1991 yılında yazmış olduğu; aynı cümle içerisinde mevcut spor yazarlarını ve İstanbula bilinçsizce göçü eleştiren bir spor yazısına ne dersiniz? "...Ama bu gerçeği, cebine gazete kartı koyduktan sonra futbol seyretmeye başlayan adamlarla, İstanbulu Menderesin açtığı otobanlar sayesinde kamyon kasaları üzerinde tanıyan sonradan iskanlılara nasıl anlatalım ki..." İslam Çupi bir başka konuda; eski bir yazısında olduğu gibi, geçen haftaki federasyon başkanlığı seçimlerini şu şekilde anlatırdı herhalde: "...taraması imkansız bir Arap saçına dönüşmüş..." Koyu Fenerbahçeli olmasına rağmen, Fenerbahçenin yurtiçinde kazandığı başarıların Edirne dışına çıktığında bir anlam ifade etmemesini konu olan Kasım 2000de yazdığı makalesinden yapacağım alıntı; şu günlerde herkesin zihinlerinde bir soru işareti oluşturmuyor mu sizce? "...Başka takımlar Avrupa Kupalarını müzelerine götürmüş iken, yerli tenekelerle(kupalarla) çocuğu nasıl Fenerbahçeli yaparsınız artık?..." Sporu yöneten ve yönlendiren insanların sürekli Avrupada başarı istemesini "Siz bir konserve kutusu içinde büyük düşünen(!) bir sardalyaya rastladınız mı hiç?..." şeklinde anlatma yeteneğine sahip kaç spor yazarı vardır acaba spor ekranlarında, ya da sayfalarında hala?...
20 Ocak 1989 günü Samsunspor Futbol Takımının deplasman maçına giderken geçirmiş olduğu trafik kazasını, hala güncelliğini koruyan ülke gerçekleriyle bu kadar iyi anlatan bir spor yazarı daha var mıdır acaba?... Hatırlatmak gerekirse Samsunspor Futbol Takımı, zorlu kış koşullarında deplasman maçına otobüsle giderken trafik kazası geçirmiş, iki futbolcu, bir antrenör ve otobüs şoförü hayatını kaybetmişti. Üstad şöyle demişti; "...600 yıl bir yarımadada otur, civarına 6 liman yapma, demiryolu taşımacılığını ihmal et, milli havayolun daha Türkiyenin 15 vilayetine inecek evrensel beceriyi göstermesin, sonra Samsun faciasına otur, gözyaşı dök... Eceli makul ölümler bir takdir-i ilahidir. Ama ülkeler tarihsel ihmaller ve sersemlikler yüzünden insanlarını hala kendileri öldürüyorsa, orada ölen insanlara değil, ülkelerin kendilerine ağlanır..."
Bu yazı, 16 yıl önce bu hafta yaşanmış bir trafik kazasında hayatını kaybedenler ile spor dünyasına bağışladığı enfes yazıları ve entellektüel bakış açısıyla benim kıyısından köşesinden spor dünyasına girmeme yardımcı olan İslam Çupiye ithaf edilmiştir...