İlk büyük siyasal bunalımı ile karşılaşan İsrail geçici Başbakanı Ehud Olmert, orta bir çıkış yolu buldu. Savunma Bakanı Şaul Mofazı dinleseydi, Hamasın beklenilmeyen zaferinden sonra, bu örgüte ve onu iktidara getirenlere karşı sert tedbirler alması gerekecekti. Diğer taraftan ABD, AB, Rusya ve BMden oluşan Dörtlünün yolundan gitseydi, herhangi bir karar almadan önce Hamas hükümetinin kurulmasını bekleyecekti. Bu durumda da kurulan Hamas hükümeti, şöyle bir ikilemde kalacaktı: ya İsraili tanıyacak, terörden vazgeçecek, İsrailin Filistinlilerle imzaladığı tüm anlaşmalara sadık kalacak, ya da kendisine karşı alınacak sert önlemlere razı olacaktı.
İsrailli bir çok yorumcuya göre bu yöntem mantıklı ve politik açıdan en verimli bir yol olacaktı. Çünkü o zaman Hamasa karşı gerçekten birleşmiş bir cephe kurulacaktı. Ancak bu yolun tek mahsuru; İsrailin bir seçim kampanyası içinde olduğunun hesaba katılmaması.
Oysa bu önemli bir gerçek.
Netanyahunun propagandası
Seçime beş hafta kaldığı bu günlerde, İsrailli sağ partiler Olmerte ve Kadima Partisine karşı büyük bir saldırı başlattılar. Özellikle Likudun Başkanı ve eski Başbakan Binyamin Netanyahunun propagandası oldukça etkili görünüyordu.
Netanyahu: " Olmert güçsüz, Hamasa karşı kafa tutamaz" diyordu. Netanyahu bu savını: " Olmert FÖYe, Hamasın zaferinden sonra 50 milyon Dolar ödeme kararı aldı. Oysa bu miktar şu veya bu yoldan Hamas gibi bir terör örgütünün eline ulaşacak" şeklinde destekliyordu.
Netanyahunun bu propagandasının küçük bir etkisi oldu. Olmert, bir Hamas hükümetinin kurulmasını beklemeden, Filistinlilere karşı yaptırım uygulama kararı aldı. Bu yaptırımın sadece bir başlangıç olduğu ileri sürülüyor. Olayların gelişmesine göre, özellikle İran-Hamas işbirliği, İsrail için stratejik bir tehdit oluşturursa yeni yaptırımlar gündeme gelebilir.
Ancak bu önlemlerin, Filistin halkının hayat seviyesinde olumsuz bir etkisi olacağı düşünülmüyor. Dörtlünün koşullarına uymadığı takdirde Hamas hükümeti yardım yapılmayacak. Yardımlar UNRWA gibi örgütler tarafından yapılacak. Hükümetin planı bu. Filistin devlet yönetimi ile Filistin halkını ayırmak mümkün mü? bu soru zihinleri kurcalıyor.
Eğer İran ve bazı batı ülkeleri Filistine maddi yardıma devam ederlerse, ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Riceın ekonomik baskı planı etkili olmayabilir. Rice, ABD ve AB çekildiği takdirde hiçbir ülkenin Filistinin yıllık 1.9 milyar Dolarlık ihtiyacını karşılayamayacağı görüşünde. Haklı da olabilir. Riceın bölgeye yapacağı ziyaret, ABDnin konuya verdiği önemin bir göstergesi.
İsrailde ateşli tartışmalar
Bu günlerde İsrailde ateşli tartışmalara neden olan konular var: Batı, Hamasa karşı işbirliğini sürdürecek mi? Dörtlü Hamasa dayatılan üç koşul üzerinde ısrarcı olacak mı? İran ve diğer bazı ülkeler, Filistin halkının maddi ihtiyaçlarına cevap verecek mi? Edemezse, Hamas iktidarda kalmak ve Filistin halkının isteklerine kısmen de olsa yanıt vermek adına ideolojisinde değişiklik yapacak mı?
FÖYde kamuoyu yoklaması
Hamasın zaferinden sonra Filistinliler arasında yapılan kamuoyu yoklamaları: Filistin halkının %66sı Hamasın El-Fetihin yolunda devam etmesi gerektiği, % 52si Hamasın Oslo Anlaşmasına sadık kalmasını, % 42si ise bunu yapmak zorunda olmadığı, % 12si Haması siyasal programlarından ötürü seçtiği, %43ü El Fetihin rüşvetçiliğinden bıktığını, bu nedenle Hamasa oy verdiği gerçeğini ortaya çıkardı. Diğerleri ise daha iyi bir hayat umut ettikleri veya dindar oldukları için Haması seçtiklerini belirttiler.
Bu yoklamanın en önemli sonucu; Filistinlilerin % 58inin yan yana barış içinde yaşayan iki devlet prensibine inanmaları. %22, iki uluslu bir devleti çözüm olarak görürken, %10 İsrailin varlığını kabul etmiyor.
Bu rakamlar Filistin halkının Hamas ideolojisinden oldukça uzak olduğu gözler önüne seriyor. Diğer bir ilginç sonuç ise; Mahmud Abbasın halen en popüler Filistin lideri olduğu. Hamasın Başbakan olarak seçtiği İsmail Haniyehi destekleyenlerin oranı %11.
Mahmud Abbasın Filistin parlamentosunun açılışında yaptığı olumlu konuşmaya, İsrailin bir yanıt vermesi gerekirdi.
Dışişleri Bakanı Livninin
açıklaması
İsrailin Dışişleri Bakanı Tsippi Livni, Mahmut Abbasın konuşmasını değerlendirerek şu açıklamayı yaptı: " Abbas, Hamasın oluşturacağı hükümete paralel olarak, kendisine bağlı bir yönetim kurmak istiyor. Bu yönetim, İsrail ile barış görüşmelerine devam edecek. Biz bunu kabul edemeyiz."
Livni, neden kabul etmeyeceklerini açıklamadı. İsraillilere göre Abbas, iyi niyetli fakat güçsüz bir devlet adamı. Bu doğru olsa da, İsrailli bir çok yorumcu Mahmud Abbasın zaafının kısmen de, İsrailden kaynaklandığı görüşünde. Zira İsrail, Filistinli lideri halkının gözünde güçlendirmek için hiçbir girişimde bulunmadı. Örneğin; Gazzeden geri çekilme Abbasın temaslarının başarısı olarak gösterilebilirdi. Oysa bu başarı Filistin halkının gözünde, terör örgütlerinin başarısı olarak nitelendirildi. Terör örgütleri İsraile verdikleri kayıplardan ötürü, İsrail hükümetinin çekilme kararı aldığını ileri sürdü. Böylece İsrail Mahmud Abbası değil, terör örgütlerini güçlendirmiş oldu.
Olmert, halkını sakinleştirdi
Ehud Olmert, basına yaptığı bir açıklamada: "Hamasın iktidara gelmesiyle barış şansı azaldı, ama yok olmadı. Barışa varmak için elimizden geleni yapacağız."dedi. Olmert uzun zamandan beri hatta Şarondan da önce, tek yönlü çekilme fikrini desteklemişti. Halen de desteklemeye devam ediyor. Ama İsrail halkının yeni bir çekilmeyi ancak bir anlaşma çerçevesinde yapılması koşuluyla kabul edeceğinin de bilincinde.
Olmert konuşmasında: " İsrail güçlüdür, Hamas İranın desteğiyle dahi İsraili yok edemez" sözleriyle halkının endişelerini de dindirmeye çalıştı.
Bu günlerde Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek İsraillilerin gönlüne su serpiyor. Mübarek kendisini Kahirede ziyaret eden İsrailli bakanlara : " Telaş etmeyin, rahat olun, bırakın Hamas terlesin. Ya daha ılımlı olacak, ya bölünecek, ya da kendi mezarını kazacak. Biz de bir zamanlar sizi denize atmak istedik; oysa bakın neredesiniz!
"