Ortadoğuda Hamasın Filistin yönetiminin başına geçmesi ile birlikte yine karamsar rüzgarlar esmeye başladı. Yine barışa uzak, zorluklar dolu tatsız bir süreç başladı. Hamasın seçimlerde büyük bir galibiyet kazanması sürpriz olmadı, fakat Hamasın siyasi bir partiden çok, militan bir grup olma özelliğini ısrarla sürdürmek istemesi ne Filistin halkına, ne de kimseye yararı olmayacaktır.
Hamasın "İsrailin tanıyoruz", veya "Filistin halkının lehine olacak bir barış sürecini destekliyoruz" tarzı bir açıklama yapmasını beklemek "saflıktan" başka birşey olmazdı. Nefretle beslenen bir terör örgütünün bir anda barış yanlısı olmasını beklemek kuşkusuz anlamsız olurdu. El Fetih Örgütünün Osloya gelene kadar geçtiği süreci bir düşünün. İlerleyen sürece rağmen Arafat, son ana kadar, terör kozunu hep elinde tutan askeri üniformasını asla çıkarmayan bir lider oldu. Hamas için belki de işler çok daha zor. Ruhani liderleri İsrail tarafından öldürülen, İsraili hiçbir zaman tanımaya yanaşmamış Hamasın, arkasında seçmen oyunun verdiği rahatlıkla ve İranın maddi manevi desteğinin sarhoşluğu ile hareket etmesi son derece doğaldır. Hamas Filistin halkının sorunlarına ve yolsuzlukların üzerine gitmez, veya Filistin halkına dine dayalı bir yönetim benimsetmeye çalışırsa, o zaman arkasına aldığı büyük seçmen desteğini kolay bir şekilde kaybedebilir. Kimse Hamastan seçimlerin hemen ardından radikal bir değişim beklemiyordu, ama ne yazık ki bir iki küçük nasihat ve abi kardeş söylemleri ile Haması yola getirebileceğini umacak kadar "iyi niyetli" davranıldı. Ne yazık ki diplomasi çok daha fazla incelik ve zeka gerektiren bir oyun.
İsraildeki seçimler öncesinde, Hamasa yapılan maddi yardımın kesilmesinin ekonomik ambargo uygulama girişiminin sembolik ve psikolojik yönünün daha ağır bastığını düşünüyorum. Mantıksal açıdan bakıldığında, Hamas yönetiminin meşruluğunu sorguladığı İsrailden para yardımı almıyor olması gerekir. Diğer taraftan, İsrail ilk tepki olarak musluğu kapatmış olsa da, bölgede şiddeti tırmandırmaya yönelik kozları Hamasın eline vermekten kaçınmalıdır.
Hamasın her ne kadar İsrailden gelen vergi geliri kesiliyor olsa da, İran ve Arap dünyasından gelen yardımların artacağı kesin ve bu akacak olan paraların nerelere harcanacağı olayın kilit noktasını oluşturuyor. Bu maddi kaynak, yine İsviçrede bir takım banka hesaplarını mı şişirecek, şiddet olaylarına mı akacak, yoksa gerçekten Filistin halkının refahına mı harcanacak? Nedense hiç iyimser değilim. Her ne kadar İsrail-Filistin ilişkileri durma noktasına gelmiş olsa da, İsrailin tamamen İran güdümlü bir Filistin yönetiminin varlığına izin vereceğini sanmıyorum. Seçim sonrasında daha uzun vadeli, bölge lehine olacak politikaların oluşturulacağını umuyorum.
Ne yazık ki radikal dini öğeler içeren gruplar dünyadaki güçleri güdümlü politikalar sayesinde arttırıyor. Amerika ve batı karşıtlığı hız kazanırken, en ufak bir olayda galeyana gelmeye hazır, günden güne kalabalıklaşan bir halk kitlesi bu akımı takip ediyor.
Ortadoğuda yakın vadede neler olabileceğini kestiremesem de, gidişat konusunda karamsarım.