Aşkim: Seni Seviyorum...

Seda Şirem Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Geçenlerde televizyonda zaplarken gözüm yabancı bir diziye takıldı. Birbirlerini seven iki sevgili aynı eve taşınmaya karar verirler; fakat bu ikisini de çok tedirgin etmektedir ve hala kararsızdırlar. Sonra ilk başta verdikleri kararın doğru olduğunu düşünürler ve biraz tedirgin ama içten bir şekilde birbirlerine sarılırlar. O sırada erkek gözlerini kapar ve en içten haliyle seni seviyorum der, ilk defa." Aynı eve taşınacak boyuta gelirler ama o sihirli iki kelime ilk defa ağızlarından çıkar. Evet belki bu çok uç bir örnek ama; düşünüyorum acaba biz de sevgi sözcüğünü "seni seviyorum"u gereğinden çok söylemiyor muyuz, sevgiyi çok mu ucuzlaştırdık ? Yoksa bu bizim için o kadar önemli ya da değerli değil mi?
Bir ilişkiye başladığımızda, daha o insanı tanıyalı bir hafta olmuş ya da olmamış gözlerimizin içine bakılr ve "seni seviyorum" denir. Belki bu durum, günümüzde ilişkilerin çok fast food ilişki haline geldiğinden kaynaklanıyor. İki insan  birbirlerine sevdiklerini söylüyorlar, ertesi gün ayrılıyorlar daha unutmaya fırsat kalmadan başka birine tekrar "seni seviyorum". Daha karşımızdakini tanıyamadan ilişki bitiyor ve tekrar karşımızdakini tanıyamadan, onu sevdiğimizi söylüyoruz.
Bazen de bu sözcükler o kadar çok tekrarlanıyor ki o ilk andaki büyüsünü kaybediyor ve "nbr cnm" der gibi düşünülmeden, hissedilmeden yapılan bir eyleme, alışkanlığa dönüşüyor. Hatta bazen aşklarını tüketmiş iki gün sonra ayrılacak olan iki sevgili bile mecburiyetten bunu söyleyebiliyor. Asıl tehlike aslında birine sürekli, her fırsatta onu sevdiğini söylemek değil; bunun otomatik bir hale gelmesi, refleksleşmesi. O zaman bunu hissetmeyi bırakıp, bu sözcükleri yüreğimiz yerine sadece ağzımızla söylüyoruz.  Çevreme baktığımda çabuk tüketilen, alevle başlayan ama kıvılcımla sönen ilişkilerde de bu hep böyle şikayet de hep aynı: "Daha dün çok iyiydik, daha dün beni çok seviyordu, demek ki beni gerçekten sevmemiş"
Bir insanı sevmek ve bunu dile getirmek tabiki çok güzel ve özel bir şey; ama o insanın nelerden hoşlandığını, çabuk sinirlenip sinirlenmediğini ya da yatarken dişlerini fırçalayıp fırçalamadığını, ağzını şıpırdatarak yemek yeyip yemediğini bilmeden; onu sevdiğimizi söylemek ne denli doğru tartışılır. Tabiki bunlar bir insanı sevmemek için de nedenler değil; ama asıl sevgi karşımızdakinin bütün iyi ve kötü huylarını tanıdıktan sonra, onlara rağmen onu sevmek ve bunu her fırsatta hissederek dile getirmek.
Diziyi izlerken bunlar geçiverdi aklımdan, alt tarafı bir dizi işte...