"Kibirdi en büyük günah, insanı dev aynasında gösteren. Ve hırs, kör etmişti gözlerini adamın. Hep kazanmak için yanıyordu ateşlerde ve bir gün gerçekten düştü cehennem ateşine. Kulağına fısıldayan ses, merhameti çekip aldı yüreğinin derinliklerinden ve unuttu amacını. Artık değişmişti kişiliği, içinde başka bir ben vardı..." Okumuş olduğunuz sözcükler; Al Pacino, Keanu Reeves ve Charlize Theronun başrollerini paylaştığı yakın zamanın meşhur filmi
Şeytanın Avukatı repliklerinden... Aşırı hırs sahibi insanların, hayata nasıl at gözlükleri ile baktıklarını vurgulayan muhteşem bir film...
8 Mart Çarşamba akşamı ise
"Şeytanın Avukatlığı" filmi vizyona girdi. Bu filmden birkaç kareyi hatırladığımızda; Türkiye Kupasında karşılaşan Fenerbahçe-Galatasaray maçını naklen yayında Lig TV için yorumlayan "şeytan" lakaplı Rıdvan Dilmen başroldeydi. Spikerin Galatasarayın geliştirdiği ataklarla alakalı sorularına Fenerbahçenin nasıl oynadığı ile cevap veriyor, sarı-lacivertliler aleyhine kesin kart gösterilmesi gereken pozisyonlara "verilmese de olur" diyordu. Filmin aktörü hiç gereği yokken "avukatlık" mesleğine soyunuyor, olmadık durumlarda takımı- Fenerbahçeyi savunuyordu derbi maçının yorumcusu olarak...
Rıdvan Dilmen, o akşam stadın kapısından gazeteci olarak girdiğini unutarak, maçı bir Fenerbahçe taraftarı gibi yorumluyordu. Gazetecilik esasında varolan "sübjektif ol ama, objektif biçimde yansıt" şeklindeki yazılı olmayan kuralı ayaklar altına alıyordu, şeytanın avukatı oluyordu dakikalar geçtikçe... Alexin ortasında Anelka topa vurmak üzereyken "oldu (!)" diyor, Fenerbahçe aleyhine verilen tüm kararlarda "yanlış karar" ifadesini kullanıyordu "şeytan", taraftar kimliğini hatırlayaraktan... Maçı izlemek için taktığı gözlükleri yalnız sarı-laciverdi algılıyordu, belli ki at gözlükleriydi onlar... Fenerbahçenin tartışmalı pozisyonlarını haklı göstererek "hep kazanmak için yanıyor" ve hırsına yeniliyordu o 8 Mart akşamı Rıdvan...
Top oynadığı zamanlarda muhteşem futbol zekası nedeniyle "şeytan" lakabını almıştı. Orta sahadan aldığı topla, herkesi çalımlayarak Altaya attığı gol, uzun yıllar jenerik olmuştu TRTnin spor programlarına... Böylesi bir futbolcuydu; futbolu seven herkesin izlemekten keyif alacağı oyuncu tipinden... Ne var ki, çok sık sakatlanması onu erken koparmıştı yeşil sahaların çim kokulu diyarlarından...
Baş aktörün önceki filmleri de, ilgi uyandırmıştı. Naklen yayınlanan maçlarda, saha kenarında oyuna girmek için eşofmanlarını çıkartan yedek futbolcuyu görerek yaptığı "şu oyuncu oyuna girmeli" yorumlarının konu olduğu
"Kehanetin Böylesi" filmi büyük ilgi toplamıştı. Daha eskilere de gidersek, "bir futbolcu ceza sahası içinde, kendini nasıl yere bırakmalıdır" konulu dersin anlatıldığı
"Ustadan Öğütler", uzun metrajlı filmler dalında birçok ödül kazanmıştı. Tecrübeliydi bu konuda...
Dürtülmüş bir kamu vicdanının yazısıydı bu, yazar tarafından yazılan... Kimine göre fazlasıyla komplo teorisi olduğuna inanılan, kimine göreyse "az bile anlatmışsın" denilecek tarzdan... Olayın üstünden günler de geçse, Mevlananın şu sözü "şeytan"ın suratına her gün tokat gibi çarpacaktı;
"Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol"...