"Hiiiiç bitmesin" dediğimiz Turkcell Süper Liginin 32. haftasını da tamamlamış bulunduk. Zirvedeki puan puana süren(ya da sonuçlanan) şampiyonluk mücadelesi, alttaki takımların küme düşme korkusu derken, ikinci ile üçüncünün arasında 26 puanlık farkın olduğu bu ilginç ligin hiç bitmemesini diliyoruz belki de reklam kokan hareketlerde...
Futboldan anladığım kadarıyla belirtmek isterim ki; bu sezonun şampiyonu şu an itibariyle % 75 oranında belli oldu. Eğri oturup doğru konuşalım, Trabzon deplasmanından 3DŽlik galibiyetle dönen Fenerbahçe -tarihinde ilk defa- üç defa arka arkaya şampiyon olacak gibi gözüküyor. Futbolu çok iyi bildiklerini iddia eden "dinozor" yorumcular da şampiyonluğun sarı-laciverte daha yakın olduğunu söylüyor, Ali Sami Yen tribünlerinde sesi kısılana kadar "futbolcusuyla gurur duyduğunu" haykıran Galatasaraylılar da... Bilindiği üzere lider Fenerbahçe de takipçisi Galatasaray da 77şer puandalar ama her iki takım da bu maçlardan ikişer galibiyet alsalar bile ikili averaj kuralından ötürü şampiyon Fenerbahçe olacak. Dolayısı ile böylesine zorlu haftalarda ilk iki sırada bulunan takımların puan kaybetme olasılıklarının çok zor -öyle ya da böyle kaybetmezler- olduğu gerçeğini gözardı etmezsek, tüm sarı-lacivertli dostlarımızı kutlamak gerekir, birer "gentleman" olarak.
Aslında bu yazıda tartışmak istediğim mevzu bu değil. Sizlerin de biraz beyin jimnastiği yapmanızı istediğim bir konu var aklımda... Türkiyenin hakikaten bir yabancı antrenör çöplüğü olduğuna dair düşüncelerim kuvvetlendi, seyrettiğim her maçtan sonra... Her hafta söylemleriyle çelişen antrenör eylemleri, oyunu okuyamayan teknik heyetler, dolu bavullarda giden dolarlara karşılık Türk futboluna hediye edilemeyen onlarca genç yetenek vs vs...
Her fırsatta genç yeteneklerin olabildiğince erken A takımda oynamasını isteyen ve bu görüşü savunan biri olarak belirtmek isterim ki; Erik Gerets Fenerbahçe maçında Ferhatı ve Uğuru oynatarak, bir kulbundan tuttuğu şampiyonluk kupasını altın tepside Christoph Dauma vermiştir. Neden mi? 18 yaşındaki gençlere ligin en zor maçında Galatasaray forması -sahi klasik parçalı forma Floryada mı unutuldu da siyah formayla çıkıldı bu maça???- giydirdiği için değil, bundan önceki maçlarda ikisine de yeteri derecede şans vermeyip, bu maçta sahaya sürdüğü için... Yoksa Ferhatın Ergünden, Uğurun da Cihandan daha iyi bek oldukları inkar edilemeyecek bir gerçek, bana kalırsa. Öyleyse tecrübenin, yetenekten daha önemli olduğu bir maçta, Gerets neden tecrübeli oyuncularını sahaya sürmemiştir? Merak konusu...
Bir diğer yanlışı da Vahid Halilhodziç yapmıştır Fenerbahçe maçında... Kafasına estiğinde dünyanın en iyi solbekine bile "Allahım ben niye solbek oynuyorum" dedirtecek Yattarayı 70 dakika boyunca neden yedek kulübesinin sağ açığında oynattığını mantıklı bir şekilde açıklamalıdır, Boşnak teknik direktör. İlk devre 1ǂ Trabzon -turuncu formalılar Trabzondu değil mi? Turuncu ve Trabzon???- üstünlüğü ile tamamlanmışken, Fenerbahçenin savunmada açık vereceğini düşünememiş midir? Öyleyse Halilhodziç tam bu dakikalarda; kontratakta geçemeyeceği adam, perişan edemeyeceği defans oyuncusu bulunmayan Yattarayı maçın skorunu garantilemek adına neden oyuna almamıştır? Merak konusu...
Ve gelelim Christoph Dauma... Yıllanmış şarap misali yedek kaldıkça değerlenen Semih Şentürkü neden hep kuyruğunun sıkıştığı dakikalarda oyuna sürmektedir, Alman teknik adam? Gol noktalarını bu kadar iyi koklayan Semih, yabancı bir futbolcu olsaydı; 32 haftada 447 dakika süre alıp 8 gol mü atardı, yoksa 1447 dakika oynayıp 28 gol mü atardı? Yorum sizin... Daumun bir de Olcan Adını kadrosunda görmek istemediğini okudum geçenlerde. Aralarında PSV Eindhovenin de bulunduğu birkaç Avrupa kulübünden taliplisi olduğu iddia edilen 20 yaşındaki genç yıldızı... Normaldir, Olcan 20 yaşında bir Brezilyalı olsaydı muhtemelen Daumun transfer listesinin en başında olurdu. Ama her fırsatta Türk oyuncularına fazla güvenmediğini açıkça gösteren ve genç Türk yeteneklerinin önünü kapatan Dauma yılda kaç milyon dolar veriliyor? Merak konusu...
Birkaç örnekten gördüğünüz üzere Galatasaray da, Fenerbahçe de, Trabzonspor da teknik direktörlük diplomasını kopyayla kazanan yabancı antrenörler tarafından yönetiliyor. Zamanında bu ülkeye kariyerinin doruğunda, Türk futboluna birşeyler katan yabancı hocaların geldiğini hatırladığımda, ağzımdan şu sözcükler fırlıyor: "Caney, caney, caney... İşte meydaney... Derwall, Piontek, Parreira... Nerdesiniz haney, nerdesiniz haney?..."