Bu hafta bir çok alanda önemli ve bazen dramatik olaylarla dolu geçti. Başbakan Ehud Olmertin Amerika seyahati sonucu elde ettiği diplomatik ve genel alandaki başarıları; Filistin cephesinde Mahmut Abbasın sonucu henüz belli olmamasına rağmen ümit verici görünen Hamasa çektiği ültimatom. Askeri ve güvenlik alanlarında, İsrailin Güney Lübnandan çekilmesinden sonra, Hizbullah ile İsrail askeri kuvvetleri arasında yaşanan şiddetli güç savaşı. İç politika alanında ise iki zıt gelişmeye tanık olduk. Bir yandan İsrail Başbakanı Olmertin ABDde elde ettiği başarılar sonucunda imajının ülke içinde ve bütün dünyanın gözünde Ariel Şaronun ardından aynı itibara ulaşması, öte yandan süregelen bütçe konuşmalarının yeni hükümetin kuruluşundan bu yana koalisyonda yaşanan ilk ciddi gerginliği yaratması.
Bu noktaların bazılarını yazımda açıklamaya çalışacağım.
Olmertin ABD gezisinden izlenimler
Washingtona ilk ziyaretinde Olmert amacına ulaştı. ABD Başkanı Bush ile aralarında samimi ve güvene dayanan bir ilişki yaratabildi. Hatta denilebilir ki Bush - Olmert ilişkisi, Bush-Şaron diyalogundan daha dengeli. Şaronun aksine hem Bush hem de Olmert fiziksel yapı olarak birbirlerini andırıyorlar. Her ikisi de spordan ve antreman yapmaktan hoşlanıyorlar. Aynı zamanda lisan problemleri de hiç yok. Şaron İngilizce konuşurken çok rahat değildi, oysa Olmertin oldukça akıcı bir İngilizcesi var.
Görünüyor ki uzun seneler politik yaşamında çok yaratıcı olmayan Olmert, şimdilerde bir numara olma ve İsrail için olumlu girişimlerde bulunarak iyi bir miras bırakmak amacı güdüyor. Filistin- İsrail ilişkilerinin değişime uğramasını sağlamak, Bush gibi kararlı olmak, fakat ondan daha iyi sonuçlara ulaşabilmek istiyor.
Olmert, ABDye gitmeden önce bütün yorumcuların tahminleri Bushun Olmerte soğuk ve mesafeli davranacağı yönündeydi. Zira Olmertin, İsrailin yeni çizilecek sınırlarıyla ilgili gelişmiş bir planı yoktu. Ama görülüyor ki Olmert, özel konuşmalarda çok başarılı oldu. Busha göre aralarında yapıcı ve cesur bir görüşme gerçekleşti. Bu safhada Olmert daha fazla bir şey bekleyemez.
Başbakan Olmert, ABD Kongresinde Elie Wiesel ve danışmanlarının tavsiyesine uygun olarak yaptığı konuşma sıcak bir şekilde alkışlandı. Yaptığı konuşma çok açık, iyi ifade edilmiş fikirlerle ve yaşanmış dokunaklı öykülerle süslüydü. Olmertin Kongredeki güzel konuşması beklenen etkiyi yarattı. Sadece geri çekilme ve kesin sınırlarla ilgili sözcükler anlaşılamadığı ya da şüphe ile karşılandığı için o bölüm alkış almadı.
ABDnin New York Times ve Washington Post gibi etkili gazetelerinde Olmertin ziyareti sonucu yazılan makalelere baktığımızda oldukça şüpheci bir yaklaşım ve Olmertin tek yönlü çekilme planına itirazlar olduğunu görüyoruz. Onlara göre İsrail Başbakanın planı çatışmayı çözmeyecek, aksine devam etmesine neden olacak. Bu itirazların sonucunda Ehud Olmert istemese de, FÖY Başkanı Abbas ile ortak bir anlaşmaya varmak zorunda kalacak. Başbakan, Batı Şerianın %10unu elinde tutmaya devam etmek isterken, Abbas İsrailin 1967 sınırlarına geri çekilmesinde ısrarcı. Bazı bölgelerde değiş tokuş yapmadıkları sürece Abbasın fikrini değiştireceğini düşünmek zor. Hamasa çektiği ültimatom El Fetihin, tutukluların ve Hamasın 1967 sınırlarında anlaşmalarını içeriyor.
Mahmut Abbasın ültimatomu
Mahmut Abbasın Hamasa çektiği ültimatom Marwan Barghouti tarafından yapılan "tutukluların barış anlaşması" nı kabul etmesini de içeriyor. Bu da Haması çok nazik bir duruma sokuyor çünkü 1967 sınırlarını kabul etmek demek İsrailin varlığını kabul etmek anlamına geliyor. Tabii bu da Hamasın Filistin topraklarında bir İslam devleti kurma hayallerinin sonu demek. Böylece Bushun iki devletin yanyana yaşayabileceği fikrini de reddedemeyecek. Zaten bunu reddetmek "Tutukluların Planı"nın referanduma sunulması demek olacak ki, sonucunda Hamasın kaybedeceği aşikar. Çünkü Filistinlilerin %80i bu söz konusu plana olumlu bakıyor.
Tartışmalar halen devam ediyor ve sonuçta taraflar taviz verecek. Eğer Abbasın isteklerine yaklaşılırsa, bölgede yeni bir durum oluşacak. Acaba yeni hükümet yerleşimcilerle ilgili tasarıları, onları bekleyen problemler ile "Tutukluların Planı"nı nasıl kabul edecek?
Özetleyecek olursak olumlu bir sonuca varmak için birçok ciddi problemler çözülmek zorunda. Ümidimiz ileriki aylar ve yıllarda Lübnan-İsrail sınırında geçtiğimiz pazar yaşananların aksine, çatışmadan çok konuşma zemininin oluşması.
İsrail-Lübnan sınırında şiddetli çatışma
Geçtiğimiz pazar günü İsrail-Lübnan sınırında 6 yıl önce İsrail askeri güçlerinin Güney Lübnanı boşaltmasından bu yana en şiddetli silahlı çatışma gerçekleşti.
Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, Hizbullahın Lübnandaki konumu oldukça eleştiri alıyordu ve bazı partiler artık İsrail ile savaş durumu olmadığından Hizbullahın silahsızlanmasını istiyorlardı. İran ve Suriyeden destek gören Hizbullah, İsrail karşıtı olduğunu ispat etmek istedi.
İsrailin Olmert başkanlığındaki hükümeti ise ülkeyi savunmada, Şaron hükümeti kadar enerjik olduğunu göstermek istedi. İsrail Ordusu, Hizbullahın saldırısını bahane ederek; sınıra çok yakın inşa ettiği ve sınıra yakın yerleşimcilere sorun teşkil eden 20 güçlendirilmiş hedefi yok etmek istedi. Bu hedefler yerleşimcilerin sürekli alarm halinde yaşamasını gerektiriyordu, çünkü Hizbullahın amacı İsrailli rehine yakalamak. İsrail güçleri geçtiğimiz pazar günü söz konusu 20 yeri imha etti.Şimdi soru Hizbullahın bu yerleri tekrar inşa edip etmeyeceği ve ederse İsrailin nasıl davranacağı.
Bu arada İsrail askeri güçleri, Hizbullahın İrandan aldığı 12bin roket hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Roketlerin bazılarının menzili 75 km kadar. Bu da Hayfa Körfezindeki endüstriyel kuruluşların tehlikede olması demek. Bazılarının menzili ise 200 km olup Berşevaya ulaşabilir. Bütün bu silahlar İran-İsrail arasındaki stratejik dengeyi bozabilir.
Salı sabahı son dakika haberi
Gazzenin boşaltılmasından bu yana geçtiğimiz akşam ilk kez bir askeri birim Gazzenin kuzeyine girerek İsraile Kassam füzeleri fırlatmak üzere olan 4 "İslam-i Cihad" üyesini öldürdü. Şimdiye kadar İsrail güvenlik güçleri Kassam füze atışlarına sadece top ateşi ya da hava saldırısı ile engel olmaya çalışıyordu.