Canı çekip, "Dünya Kupasına da kaç gün kaldı... Bir kadrolara bakayım, heyecanımı biraz olsun dindireyim" deyip Almanya 2006nın resmi sitesine kadrolara, haberlere bakmak amacıyla girenler, bu kısa sürede bir dolu Amerikan kökenli firmayla karşılaşıyorlar. Siteye girmenin yolu en başta yahoodan geçiyor zaten. McDonalds, Gilette, CocaCola, Budweiser, vs de ardından sıralanıyor. Amerika doğumlu firmalar Dünya Kupasının en sadık partnerleri olarak göze çarpıyor. Ve sadece Amerikalı şirketlerin Dünya Kupasının resmi partneri olmak için ödedikleri para 420 milyon dolar olarak telaffuz ediliyor. Toplam 189 ülkede televizyondan yayınlanacak olan Dünya Kupası maçlarının başlarında ve sonunda anılmak için bu çapta bir paranın yer değiştirmesi, markalarla insanlar arasında duygusal bağ kurmak için duygusallığın tavan yaptığı bu büyük futbol organizasyonun kullanılmasının ne kadar etkili bir strateji olduğunu gösteriyor.
Peki, Amerikalı şirketler Avrupa, Asya demeden bütün dünyayı kapsamına alan bu organizasyona karşı oldukça hevesliyken, Amerikalı vatandaşların durumu nedir? Kendisini taraftar olarak niteleyen Amerikalıların %56sı Dünya Kupasının nerede düzenleneceğinden habersiz. Bunun yanında sadece % 11lik bir kısım maçları mutlaka izleyeceğini belirtmiş. 1994te önemli bir yüzdenin kendi ülkelerinde düzenlenecek olan organizasyondan haberdar olmadıklarını bildiğimiz için bu istatistikleri pek garipsemiyor ve onları sevgili baseballlarıyla başbaşa bırakıyoruz... Buna karşın, dünya genelinde 12000 kişiye yakın bir örneklemle gerçekleştirilen araştırmaya göre kendisini "taraftar" olarak niteleyenlerin % 95i Dünya Kupasını televizyondan izleyeceğini deklare etmiş.
Uzun lafın kısası, dünyanın peşinden koştuğu topa kayıtsız kalan Amerikalıların aksine Birleşik Devletlerin global uzantıları doğdukları toprakların sevemediği bu oyunun kendileri için büyük getirileri olacağını çoktan keşfetmiş durumda. Keşfetmek bir yana, bu oyunu Avrupalılardan daha fazla sahiplendiklerini de söyleyebiliriz. Öyle ki, Nike yeni kampanyası Joga Bonitoyla güzel futbola duyulan özlemi vurguluyor, ironik bir şekilde futbolun endüstriyelleşmesini eleştiriyor. Diğer taraftan bizzat kendisi bu endüstrinin en büyük parçası olmak için büyük rakibiyle mücadele verirken... Joga Bonitoyla gönülleri fetheden Nike ayrıca, 98 Dünya Kupasında Ronaldoyu 39 derece ateşle maça çıkmaya zorlayıp, Brezilyanın ve Ronaldonun o akşamki hüsranının paydaşı haline gelmişti. Yani, Nikeın ve diğer global markaların futbol tutkularının temelinde ne tür bir "duygusallık" yattığı apaçık ortada. Ama bir o kadar da belirgin olan da futbolseverlerin taptıkları bu oyunun etrafında oluşturdukları duygusallıklarının fazla sıfırlı rakamlara tekabül ediyor olması... Diyeceğimiz odur ki, Pelenin yıldızlaştığı Dünya Kupasında amaç olan futbol, Almanyada araç konumunda karşımıza çıkacak.