Geçtiğimiz hafta köşe yazımın yerinde bir not vardı. Yayın Yönetmenimiz yıllık iznini kullandığından yazısına yer veremiyoruz.
Kesinlikle doğru değil! Yıllık iznimin sadece küçük bir bölümünü kullandım. İyice biline..
Tatilin iyisi kötüsü olmaz. Hele dostlarınızla 4LJ gün için gidip tadı damağınızda kalarak dönmek en güzeli. Tabii dönebilirseniz... Kurallara bağlılığıyla bilinen eşimle Dalaman Havaalanına kalkıştan tam iki saat önce vardık. Check-inimizi yaptırdık. Etraf sakin; güvenlikten geçmeden birer kahve içtik. Ve bir anons: Sayın yolcularımız THY 299 sayılı sefer nolu İstanbula gidecek uçağımız bir saat gecikmeli olarak kalkacaktır. Olur böyle vakalar, deyip beklemeye koyulduk. Etrafıma bakındım; her zaman bergamot ve portakal reçelleri aldığım dükkanı göremedim. Hediyelik eşya satan dükkan da yoktu. Bir gariplik vardı, ama ne? Eşime sordum. Yanıt: Geceyarısından sonra, şehirleri karıştırdın galiba. Reçeller, Antalya Havaalanında. İsabet olmuş. Yoksa eşe dosta derken, kavanozların yarısı kalite kontrolümden geçecekti.
Oyalanmadan güvenlikten geçtik. Tam oturmuştuk ki, bir anons daha: THYnın İstanbula gidecek olan uçağı üç saat rötar yapacaktır. Sayın yolcularımızdan özür dileriz. Çeşitli homurtu sesleri arasında sakin kalmaya çalışırken, birden yerimden fırladım. Doğru THY kontuarına gittim. Şikayet dinlemeye alışmış yer hosteslerinden ilk önüme gelene: Hanımefendi, bu rötarlar uzayacağa benzer. Eşim bu kadar zaman bir iskemlede oturacak durumda değil. Lütfen bize CIP Salonunu açın dedim. Tabii, buyrun benimle gelin efendim.. Salon açıldı, biz de hiç olmazsa rahat koltuklarda, Dünya Kupası maçlarını izledik. Hemen arkamızdan üç delikanlı geldi, onlar da derin bir uykuya daldılar. Sonuç olarak 23:55te havalanması gereken Airbus, bilmem ne tipi uçak sabah 04:25te, toplam altı yolcu ile hareket etti.
* * *
Tatil, reçel, rötar derken çok sevdiğim ve takdir ettiğim bir dostumun mutlu gününde yanında olamadım.
Sevgili Şeli Gaon, görevi teslim ettiğin gün yaşananları bir nebze olsun duyumsayabilmek için çekilen bir albüm dolusu fotoğrafa baktım. Hazırladığın konuşmayı defalarca okudum. Satır aralarını da gördüm. Bir cam kadar şeffafsın Şeli. Belki de çevrene yaydığın güvenin gerçek nedeni bu. Yaşanacak çok yol var. Bundan böyle, camın kırılganlığı teyet geçsin. Ve, herkes seni rose bonbon (açık pembe) kostümünle sevgili Meiri, en büyük desteğini, yanına çağırdığın anı hatırlasın.
İki yıl boyunca Matan-Baseter/Barınyurtun başkanlığını üstlendin. Görevi, başarının doruğunda devredebilmek büyüklüktür. Cemaat Başkanımız Silvyo Ovadyanın da belirtmiş olduğu üzere, bir dönem daha çalışabilirdin. Diğer yandan, düşünüyorum da, aslında Robert Sezer sekiz sene önce sana sekreterlik görevi teklif ettiği gün Başkan olmuştun.
Hangi görevde olursan ol, en iyisini yapacağından eminim Şeli. Sevgi ile kal.
* * *
Matan-Baseter/Barınyurtun yeni yönetimine başarılar dilerken, Şeli Gaonun veda konuşmasında, söylediği Rabbi Nahmana ait dizeleri bir kez daha tekrarlıyorum:
Sözle iyilik güven yaratır,
Düşünceyle iyilik derinlik yaratır
Vermekle iyilik sevgi yaratır....