MUHTEŞEM İKİLİ

Luiza UÇKİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Sultana ve Hayim o gün çok heyecanlıdırlar. Biricik kızlarının doğum sancıları tutmuştur. Onlar hastaneye varana kadar kızları bir erkek evlat dünyaya getirir.
Sultana ve Hayim minik Rafi’yi görür görmez hayatlarının artık eskisi gibi olamayacağının farkındadırlar. Bu, bambaşka bir aşktır, bir tutkudur. İkisi de saatlerce bebek odasında torunlarını seyrederler. Mutluluktan sarhoş olmuşlardır. Hayim: "Biz Allah’ın sevgili kuluyuz, kuklam. Tanrı bizi torun sevgisini tatma şerefine ulaştırdı. Çok güzel birşey bu ya! Sağol Yüce Rabbim. Çok büyüksün." der gözyaşları sevinçten yanağından süzülürken.
Bu ikili yaşamlarını artık Rafi’ye kanalize ederler. Onu gezdirirler, uyuturlar. Herşeyiyle bizzat ilgilenirler. En önemlisi ona en çok ihtiyaç duyduğu şeyi verirler: Sevgi; onu severler, ona saatlerce sarılırlar.
Minik Rafi’nin ilk dişini dedesi görür. İlk adımını anneannesinin yanında atar. Onlar çok mutlu bir aile tablosu çizerler. Herşey bir rüya gibidir.
Seneler akıp geçerken birliktelikleri hiç eksilmez. Rafi’nin Bar Mitsva’sında savurduğu şu cümleler ikisini de mest eder: "Şimdi benim muhteşem ikilimi çağırmak istiyorum. Onlar benim canlarım. Onlar benim birer parçam. Benim için ne fedakarlıklar yaptılar bilseniz. Babaannemi, büyükbabamı tanıma şansına erişemedim. Çok özgünüm. Sağolsunlar anneannem ve dedem benim hayatımın ışıklarıdır. Yüce Rabbim’e hergün onlara sahip olabildiğim için şükrediyorum. Kelimelerle ifade edemem size olan sevgimin boyutlarını. Bu kutsal günde ellerimi açıp yalvarıyorum: Allah sizi başımdan, yanımdan ayırmasın. İyi ki, varsınız. Herşey için teşekkürler. Umarım bir gün sizin bana yaptığınız iyiliklerin binde birini size ödeyebilme şerefine nail olabilirim. Sizi çok çok ama çok seviyorum. Biricik yakışıklı dedeciğim, güzeller güzeli anneannemi koluna takıp onuncu mumu yakmaya gelir misiniz?" der.
İkisi de gözü yaşlı, kalpleri mutluluktan çarparak mumu yakmaya gelirler.
Rafi’nin okullardan mezun oluşlarına şahit olan bu çift hep torunlarıyla gurur duyarlar.
Bir gün Sultana düşer. Ayağı kırılmıştı. Ameliyat olması gerekmektedir.
Bu sırada kızları seyahattedir. Sultana kızını telaşlandırmak istemez. Rafi’ye bile haber vermez. Üzülmesinden sıkılmasından korkar. Kocası yanındadır ama o da artık bir hayli yaşlıdır. Onun da bakıma ihtiyacı vardır.
Birden kapı açılır. Rafi içeri girer, onlara sarılır: "Gramama, neden bana söylemiyorsunuz" deyip hemen koşuşturmaya başlar. En iyi doktoru araştırır. Herşeyle bizzat ilgilenir. Dedesini alıp eve götürür. Ameliyathanenin kapısında saatlerce bekler, çıkınca hemen bir hemşire tutar. Doktorlarla konuşur. Onu bir an bile yalnız bırakmaz. Bir hafta boyunca refakatçi olarak yanında kalır. Sürekli dedesini arayıp durumu haberdar eder. İkisine de gözü gibi bakar. Kendi elleriyle anneannesine yemeğini yedirir. Ona moral hocalığı apar: "Canım benim. Ne kuvvetli kadınmış benim anneannem. Doktorlar çok çabuk iyileştiğini söylüyorlar. Allah nasip ederse bir iki güne kalmaz dedemin yanındayız" der.
Yan odada yatan bir kadın bir ara Sultana’ya dert yanar: "Üç tane kızım var. Hepsi hayırsız çıktı. Gündüz biraz uğruyorlar. Sonra hepsi dağılıyorlar. Bir gece bile kalmadılar yanımda. Bir de kızın varsa sırtın yere gelmez, derlerdi. Bak senin oğlun aslan parçası. Ben böyle evlat görmedim duymadım mesele kız çocuk, erkek çocuk değilmiş. Mesele iyi evlatmış" diye açıklar. Sultana: "O gördüğünüz benim oğlum değil, torunum. Benim bir kızım var. Bir düğün için üç haftalığına yurt dışına gitti. Gittiğinin ertesi günü ayağımı kırdım. Sağolsun torunum bizi hiç yalnız bırakmadı. Dedesine de bana da gözü gibi baktı. Her gece onun için dua ediyorum. Allah onun yüzünü hep güldürsün. Kısmeti dağları aşsın. Ona verebileceğim tek şey duam. Umarım çok mesut olur; çünkü o bizi çok mutlu etti. Bir anne, baba, anneanne, dede hep verir; ama alınca da senelerce ektiklerinin doğru filizlendiğini görünce de sevinçten deli olur" diye açıklar.
Kapı açılır. Gelen Sultana’nın kızıdır. "Anne! Niye bana haber vermedin? Aşkolsun. Kaç gündür hastanedesin. Ben olsaydım size bakardım. Neden böyle yaptınız" deyince Sultana: "Hep bir oğlum olsun diye dua etmiştim. Allah sesimi duymuş meğerse. Sağolsun Rafi benim evladım olsa bana bu kadar iyi bakamazdı. Bu güzelliği yaşamak, torunum tarafından sevildiğimi bilmek tadına doyulmaz bir hadise. Umarım sen de yaşarsın bu duyguları kızım" der. Sevinç gözyaşları yanağında mutluluktan rakseder gibi dolanırken.

Not: Aile büyüklerinin hayatımıza kattıkları renk, coşku tarif edilemez bir duygu sağnağıdır. Çocukluğuma dönüp bakınca anneannemle yaşadığım güzel anılarım canlanır gözümde… Yerin cennet olsun; çünkü sen bana yaşarken cenneti tattırdın...

Hepinize iyi yazlar!
Eylül’de görüşmek üzere…