Yeraltindan gelen sikinti

Viktor KUZU Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Eğer kaleye yakın bir yerden bir serbest vuruş kullanılıyorsa, kaleci bir baraj kurdurur, topun kurduğu barajın üzerinden ya da yanından geçerek kalesine gelebileceğini hesaplayarak pozisyonunu baraja göre alır. Eğer kaleci kendi kurduğu barajın kapattığı bölgeyi korumakla yetinirse, top barajı da kaleciyi de aşıp ağlarla buluşur.
Böyle bir zamanda, böyle bir teşbih ne kadar uygun bilmiyorum, ama eğer uzlaşılmaz düşmanın ile sınırlarını duvar ve tel örgülerle ayırıyorsan, düşmanının bu duvarın altından, üstünden, yanından geçip sana zarar vermek isteyeceğini de hesaba katman gerekiyor.
Pazar gününden beri yaşananlar İsrail’de birçok açıdan moral bozukluğu yaratıyor. Herşeyin başında büyük bir savunma açığı ortaya çıktı. Tek taraflı ayrılık gibi bir kararı büyük bir özveri ile alıp, tüm baskılara ve zorluklara rağmen planını hayata geçirenler, belki de en büyük kabuslarından biriyle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Kabusları diyorum çünkü olayın ardından ortaya çıkanlar teröristlerin tüneller ile sınırlarından içeri sızmasının İsrail için çok da büyük bir süpriz olmadığını, bundan birkaç ay önce bu tehlike konusunda yetkililerin uyarıldığını gösteriyor.
Tünel ihtimali yetkililerin aklına gelmişti ancak bu ihtimali fark etmiş olmaları, pazar günü iki İsrail askerinin ölmesine, bir İsrail askerinin rehin olmasına engel olmadı. Geçmişte Filistinli teröristlerin kazdıkları tünellerden silah ve para kaçakçılığı yaptıkları defalarca ortaya çıkmıştı. Şimdi benzer tünelleri bir saldırı taktiği olarak kullanmaya başladılar.
Ciddi bir güvenlik açığının göz göre göre ortaya çıkması ve İsrail Ordusu’nun iki askerini kaybetmesinin yarattığı sıkıntı elbette ciddi boyutlarda. Ancak aynı saldırıda bir de İsrail askerinin kaçırılmış olması ve hala rehin tutuluyor oluşu zorlu bir diplomatik süreç başlatıyor ki, ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı hiç belli olmayan bu süreç ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıyı arttırıyor.
Tabi ki 19 yaşındaki İsrail askeri Gilad Şalit’in rehin alınması ile girilen yoğun diplomatik süreçte sıkılan tek taraf  İsrail tarafı değil. Filistin yönetiminin de uzun ve uykusuz geceler geçirdiği çok açık. Herşey bir yana, rehin aldıkları askerin aynı zamanda Fransız vatandaşı olması, sürece Fransa’nın da katılımını sağlıyor. İsrailli yetkililer için bu durum Şalit’i geri getirme konusunda önemli bir avantaj. Fransa tarafında şimdilik net adımlar atılmamış olsa da, bu ülke Filistin yönetimi üzerinde ek bir baskı unsuru olabilir.
Olayın Filistin açısından bir diğer zorlayıcı durumu, Filistin başbakanı olarak görevini sürdüren Haniyeh’in, seçimleri kazandığından beri ilk kez Abbas ile aynı kefeye konmuş olması. Yani bu olayla birlikte Haniyeh’in aslında örgüt ya da parti üzerinde kontrolü olmadığı ve Filistin lideri Abbas gibi pasif bir konumda olduğu yüksek sesle telafuz ediliyor.
Bu İsrail’in Şalit’i geri getirme mücadelesinde kullandığı bir taktik olabilir. Şu ana kadar görünen İsrail’in kaçırılma olayı ile ilgili sorumluluğu olabildiğince fazla yaymaya çalışıyor olduğu. Birçok isim, bir çok örgüt, olayla ilgili olarak sorumlu tutuluyor ve bu kimsenin gerçek anlamda sorumluluğu üzerine almaması sonucunu doğuruyor. İşin içine daha önce hesaba katılmayan Şalit’in aynı zamanda Fransa vatandaşı olma durumu eklenince, Şalit üzerinden pazarlık yapmak Filistin tarafının istemeyeceği bir hale gelebilir.
Bu karışık denklemde, sadece tek bir isim diğerlerine göre bir adım öne çıkıyor. Hamas’ın politik kanadının başı, Kaled Meşal. Biz kendisini daha çok, Türkiye’ye yaptığı ziyaretten dolayı tanıyoruz. Pazar günü geçekleştirilen saldırıda, vur emrini Meşal’in verdiği belirtiliyor. Belli ki Meşal, Ankara’nın kendisine ilettiği barış mesajlarını çok ciddiye almamış.