Tabiat dengesini kendi içinde oluşturur. Bu dengenin bozulduğu durumlarda ise çoğu kez ardında insan parmağı vardır.
Haftanın ilk günü, öğle yemeği molasında birbirimizi
bilgilendirme aşamasını tamamladıktan sonra sıra
kenelere geldi. Büyükadada bildik bir ortamda yaşanan olay hepimizi bir anda tedirgin etmeye yetti. Sonra da konu bit, pire gibi hayvancıklara "sıçradı".
Masada on kişi kadardık ve aramızdan sadece bir kişinin çocukları hiç bitlenmemişti. Oysa ki, biz ne güzel hikayeler anlattık. Büyükannelerin sandıklarından çıkan fildişi tarakları; esmer saçlı çocuklarda işin daha kolay, sarışın uzun saçlı kız çocuklarda çok daha zor olduğunu yarı kahkahalarla, yarı ekşimiş yüz ifadesiyle anımsadık. Bu arada Londradaki Uluslararası Judeo- Espanyol Konferansından yeni dönen
Karen G. Şarhonla dersimizi çalıştık; yani bit, pire, kene, uyuz vs gibi sözcüklerin akademik J. Espanyolcalarını da birer cümle içinde kullanarak, bilgimizi perçinledik. Yemek sofrasından kalkarken, herkes kafasını kaşıya kaşıya çalışma yerine döndü
Gerçi söylenenlere göre kene yutan hayvanlardan biri tavuklarmış. Kuş gribi nedeniyle yüksek miktarda tavuk telef olunca doğanın dengesinde bir bozulma olmuş, kene nüfusu artmış. Yoksa, garipler hep vardılar. Kedi, köpeklerin üzerinde az mı rastlanır!
Tabii şimdiye dek kimse
KKKAdan (Kırım - Kongo Kanamalı Ateşi) ölmemişti.
Gerçi, kadınların hayal gücü sınır tanımaz. Biz de herkes gibi komplo teorileri üretmeye başladık. Acaba bu keneler bir biyolojik silah olarak mı kullanılıyordu; yoksa
bir yandan gülüyoruz, diğer yandan kaşınmaya devam ediyoruz.
**
Freud gerçekten büyük adammış. Kaşıntının psikolojik olduğunu hepimiz biliyoruz. Psikanalizin şeyhi, bana son günlerde birkaç e-posta grubunda rastladığım bir yazıyı anımsattı. Okumamış olanlar için çok kısa özetliyorum. Yazıyı kaleme alan İslam adlı bir serbest gazeteci. Başlığı ise :
"Neden Yahudiler bu kadar güçlü?" Yeryüzünde sadece 14 milyon Yahudi olmasına rağmen (
) Nazaretli İsa Yahudiydi. Time Dergisinin "asrın adamı" olarak nitelendirdiği fizikçi
Einstein da. Süperegonun babası
Sigmund Freud de Yahudiydi. (
) Liste böylece uzayıp gidiyor. Ve yazı şöyle son buluyor: Peki Yahudileri böylesine güçlü kılan ne? Yanıt ise tek sözcükten oluşuyor:
Eğitim.* * *
Bu satırları kaleme aldığımın ertesi günü (04.07.06)
Yalçın Pekşenin Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinde yazdığı Kenelerin başı dertte başlıklı yazısını okumanızı öneririm. Mizahla gerçeğin örtüştüğü olağanüstü bir anlatı.
(
) Aralarına girdiğim piknikçi grubun önlem alıp almadıklarını sordum. Örneğin, cımbızları var mıydı? Yoktu, ama rakıları vardı. Kene yapışırsa biraz rakı dökerek sarhoş edeceklerdi.(
)
(
) Nöbetçi doktor hastanede cımbız yokluğundan keneleri kerpetenle çıkardıklarını söyledi ki, bu da tıp literatürüne geçecek değişik bir yöntem olabilir
(
)
Onca dert, uğraşılacak konu varken bir kene gündem maddesini değiştirebiliyor. Zaten önemli olan doğanın içinden gelen keneler değil,kene gibi yapışan insanların etrafa verdiği rahatsızlık türüdür.