İyimser: Hayalperest, Kötümser: Yalanci

Vedat LEVENT Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Dünya Kupası’nın bir ay sürmesi çok güzel… Özellikle bir futbol takımının yönetim kurulundaysanız çok daha güzel.
Şöyle diyelim… Taraftara söz vermişsiniz, 3 tane “süperstar” alacağız demişsiniz. Adamlar gerçekten dünya futbolunun önemli isimlerinden... Fiyatları Boğaz’da üç adet dayalı döşeli yalı almaya yetecek oyuncular... Normalde, o isimlerin hiçbirinin Türkiye’de futbol oynamayacağını en büyük hayalperestler bile bilir, ama işte politikanın gözü kör olsun.
Taraftarın umutlarıyla oynamak, göz boyamak, gazeteciye malzeme çıkarmak (ki her şey karşılıklıdır)… Sonra ne oluyor? Prensip anlaşmasına vardığımız futbolcular imza için Dünya Kupası’nın bitmesini bekliyor… İmzayı attı atacak… Hoooop ! Adam kupada gol attı, fiyatı yükseldi, alamıyoruz! Bu kadar basit mi taraftarla oynamak?
Adama sorarlar : “Birader, prensipte anlaşmışsın zaten, adam gelmeye niyetliyse kupadan önce de imza atmaz mı? Sen adamı kaybetmeyi göze almışsın ki kupanın bitmesini bekliyorsun.”
Yine adama sorarlar : “ Birader, senin ortaya attığın isim zaten iki uçak parası eder, sen o parayı cebinden çıkarmayı göze almışsın. Fiyat istediği kadar yükselsin, bu para senin cebinde mevcut ise pazarlık payın yüksektir!”
Tekrar adama sorarlar : “Birader, gazetede haberi okuduk. İsviçre’nin orta sıralarında bir takımda oynayan 10 numarayı almışsınız. Tebrikler. Ama bu adam gazetelerde bas bas bağırıp alacağız dediğiniz yıldızın yarısı bile etmez. Artı bu adamdan çok daha iyi Türkler var. Biz bu işi kavrayamadık. Siz Hanya demişsiniz, ama Konya’ya gitmişsiniz. Yoksa taraftarı mı kandırıyorsunuz?
Cevap tek: “Evet! Taraftarı kandırıyoruz! Dünya Kupası’nı verdiğimiz ama tutmadığımız sözlerin paravanı olarak kullanıyoruz.”
Ya da daha kötüsü; “O futbolcuyu zaten almayacaktık ki… Dünya kadar borcumuz var, ona nasıl para yetiştirelim? Bizim esas amacımız gündem yaratmak. Reklamın iyisi kötüsü olmaz değil mi? Geçen seneki başarısız yönetimimizi gündem yaratarak biraz olsun unutturmaya çalışıyoruz. Ayrıca gazeteye de malzeme çıkarıyoruz. Onu mutlu ediyoruz. Gelecekteki başarısızlıklarda o da bari arkamızda durur. Nasıl olsa suçlu belli: Dünya Kupası!”
Peki ya umudu kırılan taraftar ne yapacak? Kime kızacak?
Cevabı vereyim: Esasında kızacak kimse yok. Çünkü, karşısında profesyonel bir muhatap yok.
O zaman ne yapması gerek taraftarın? Üzülmek ve hayallerini bir başka bahara ertelemek…
Sevgili yöneticiler, biz taraftarları üzmeyin… Zaten  gerçekleri görüyoruz, biliyoruz. Bizlere dürüst davranın, doğruları söyleyin yeter…