Şeytan diyor ki, hazır bu hafta iki başyazar inzivadayken, içinden geldiği gibi siyaset içerikli yaz. Kesin Pulitzer Ödülü adayları arasına girerdim..
Derken şeytanın hayali belirdi. Alevler arasında, kapkara, uzun kollu, boynuzlu.. Hiç gözüm tutmadı... Henüz sıcaklar yeni başlamışken.. Ne işim var şeytanla.. Daha üç gün öncesine kadar kuvvetli poyrazdan deniz kenarında mayo ve diz üstü battaniyesi ile oturuyorduk. Okurlarımıza da boş yere sıkıntı vermek istemedim. Gereksiz bir kimlik karmaşası yaşanacaktı. İvo Molinas nerede?, Yakup Barokas hangi köşeye geçti?, Tildanın Ayrıntı köşesi ne oldu?.. Doğrusunu söylemek gerekirse Robert Schildle dönüşümlü yazdığım günleri özlüyorum. Ne de olsa hepimiz gençtik o zaman!!!
* * *
Tüm günlük gazetelerde başyazarın tatil yapma hakkı vardır. Oysa, bizdeki sorumluluk duygusu insanı hasta edecek boyuttadır. Bir yılda 365 gün varsa, biz kendimizi 366 gün çalışmakla yükümlü hissederiz. Profesyonel çalışanlar mesai saatleri konusunda yersiz dedi-kodularla yıpranmaz; serbest kürsü çalışanlar ise her tür çalışma temposuna her an hazırlıklıdırlar.
* * *
Sanırım Şalomdaki bilgisayarların özel bir koku alma yetenekleri var. İstisnasız, her ne zaman beş kıtanın birinde veya özellikle Ortadoğuda yolunda gitmeyen gelişmelerin eşiğinde olsak, çok da sevimli olarak nitelendiremeyeceğim e-postalar almaya başlar. Olayların türüne göre bunların sayısı değişir. Kiminde isim vardır, kiminde yoktur. Kimini yanıtlarız; kimi yanıtsız kalır. Ama hiçbiri saatli Maarif Takviminin arkasındaki günün menüsü kadar iştah açıcı değildir.
Sözcükler dönüp dolaşıp aynı noktaya odaklanıyor. O kadar ki, kabus gördüğünde insan kız çocuğu olursa adını Katyuşa, erkek çocuğu olursa adını Kassam koyacak..
* * *
Diğer yandan farklı düşüncede olanlar da var. Şanlıurfadan bir okurumuzdan mektup aldık. İşte birkaç satır. Şu anda Ortadoğudaki gelişmeler beni kaygılandırıyor. İsrailin varlığını bir türlü kabullenemeyen düşmanları, devleti nasıl haritadan sileceklerini hayal ederek yaşıyorlar. Oysa şunu bilmeleri gerek; Yahudiler nice katliam ve soykırımlar yaşadılar. Ama, yine de yaşamda kalmayı başardılar. (...)
Ne diyebilirim ki; öylesi de var, böylesi de...
* * *
Şalom Ailesinden Süzet ve Meir Dalvayı kutluyor, Deyviyi geleceğin Dış Haberler ekibinde görmeyi candan diliyorum.