Salı günü Tsahal, gerek stratejik gerekse sembolik anlamda büyük bir başarı elde ederek, Hizbullahın merkezi olan güney Lübnandaki Bint Jbaili ele geçirdi. Bint Jbail, 6 sene önce Hizbullahın zaferi sonucu İsrail Güvenlik Güçlerinin Lübnandan çekilmesi sonra Şeyh Nasrallahın konuşma yaptığı şehir olarak biliniyor.
İsrail Başbakanı Olmert ve ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Hizbullah ile İsrail güçleri arasında süregelen operasyonun amacı hakkında hemfikir gözüküyorlar. Amerikalılar, eğer İsrail Lübnan sınırında huzurun hüküm süreceği sürekli/sabit bir çözüm sunacak bir ateşkes sağlanmayacaksa, herhangi bir ateşkes yapmak üzere çok acele etmiyorlar. Özellikle de uluslararası bir gücün varlığı kontrolünde. Bunun da çok kolay olamayacağı herkesçe biliniyor. Görünen o ki her ülke bir diğerinin askerlerini göndermesini istiyor, kendisi diğer yandan Kıbrısta lojistikten sorumlu olmak kaydıyla.
Savaş mı harekat mı?
Her halükarda bu garip bir savaş. Her şeyden önce kimse bunun bir savaş olarak mı yoksa bir askeri harekat olarak mı adlandırılması gerektiğini bilmiyor. İsrail Hükümeti bir savaşın gerek ekonomik, gerekse finansal sonuçları olacağını düşünerek bunu savaş olarak adlandırmak istemiyor. Ülkenin kuzeyindeki ekonomik etkinliğin felç olması hali hazırda birkaç milyar Şekellik, (bir milyar Dolardan fazla) zarara sebep oldu . Maliye Bakanlığı böyle bir yükü nasıl üzerine alacağını bilemediği gibi, durumun Tel Avivden veya Kudüsten bir savaş olarak görünmediği aşikar.
Her ne kadar radyolar her gün Hizbullah Katyuşaları tarafından veya çarpışmada ölen sivillerin ve askerlerin cenaze haberlerini verse de (Salı sabahı itibarıyla 44), İsrailin gerçekten bir savaşın içinde olduğu duygusu yok, özellikle Tel Avivde halk normal yaşamına devam etmeye çalışıyor...Durum daha çok İsrailin Şaron zamanında tanık olduğu terör dönemlerini andırıyor. Ancak ekonomiye ve mal mülke gelen zarar daha büyük.
İsrailliler televizyonda, İsrailin hava saldırılarıyla Lübnanda yaptığı hasarı görünce, kendi kendilerine acaba bu kaçınılmaz bir durumuydu? diye soruyorlar.
İsrail halkı ve medya yorumcuları daha bir çok soruyu ortaya atıyorlar, örneğin; eğer olup biteni tahmin edebilselerdi acaba Nasrallah ve Olmert bundan iki hafta önce aldıkları kararları, uygularlar mıydı?
Farklı yorumlar
Nasrallah için herkes bilseydi böyle bir karar almazdı diyor. Hükümet adına Knessette Salı günü bir konuma yapan Peres: Hizbullah elinde bulundurduğu 12 bin roketten güç alarak, kendisine kafa tutamayacağımızı, kaçırılan askerlerin özgür kalmaları karşılığında, istediklerini vereceğimizi ümit etti. Ancak biz hayır dedik sözlerinden sonra Peres Lübnanlılara hitaben aynısını yapmalarını önererek: Siz birleştiğinizde Suriyelileri
ülkenizden çıkarabildiniz. Hizbullaha karşı da aynı şeyi yapın. İsrailden korkmayın, biz sadece sizin iyi bir komşunuz olarak yaşamak istiyoruz dedi.
Diğer yorumcular ise İsrail askerinin kaçırılmasının Nasrallaha bir nüve kazandırmadığı düşüncesinde hemfikirler. Bu konuda İsraili ve Lübnanı iyi bilen New York Timesın tanınmış yazarlarından Thomas Friedmanın son yazısını aktarıyorlar.
Friedman yazısında : Evet ben batılı bir adamın siyasal kazançlarını ve kayıplarını göz önüne alıyorum. Bazıları, doğulular gibi Yahudilerin öldürülmesinin yarar sağlayıp, sağlamadığı gibi düşünüyorlar. Ama ben batılı bir adamım ve gerçek bir hesap yapmak istiyorum ve böyle yapınca da Nasrallah için sadece kayıp buluyorum.
Bundan sonra Hizbullah ve Hamas gibi radikaller seçimle iktidara gelmeyecek. Şimdi bu partilerin ülkelerini savaşa sürükledikleri görüldü. İsrail de işgal ettiği topraklardan kolay kolay çekilmeyecek. Gazzeden ve Lübnandan çekilmişti, sonuç değişmedi. Buralarda okul, hastane inşa edilmedi, yol yapılmadı, iş yeri açılmadı. İsraile karşı bombalar, roketler atıldı. Bir zamanlar İsrail e, toprak verin, karşılığında barış alın deniliyordu. İran, kendi çıkarı için, Nasrallaha silah yardımında bulundu. Amacı batının İsrailin de katılımıyla, kendi nükleer tesislerine yapacağı saldırıyı durdurmaktı. Oysa, Hizbullah yersiz davranışlarıyla bu beklentisini karşılamadı. Ama, Hizbullahın elinde halen İsraile çok hasar verebilecek, roketler var. Bunları bulmak ve imha etmek epeyce zaman alacak. Yapılan hesaplara göre İsraile 2600 arası roket ve füze saldırısında bulunuldu. Ellerinde bulunanların tamamının bir ateşkes ilan edilene kadar yok edilmesi mümkün değil. diyor
İsrail başbakanının kararı ve uyguladığı politika İsrail halkı tarafından onaylanmıyor. Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre halkın %18i karşı. Bu oranın büyük bir çoğunluğunu Filistin asıllı İsrail vatandaşı oluşturuyor.Ancak, İsrailde kayıplarla bu oran da artmakta. Bazıları, Olmertin kararını doğru bulmakla beraber, oldukça iddialı olduğunu düşünüyor. Olmert, uluslararası bir gücün karşısındaydı. Fakat, Lübnan Ordusu mensuplarının yarısından fazlası Şii olduğundan, onlara güvenmenin sağlam bir iş olmayacağının da bilincinde.
Eleştiriler, İsrail Hükümetleri ve Güvenlik Güçlerinin Lübnan sınır bölgesinde bu kadar güçlü bir Hizbullahın varlığını nasıl kabul ettiği yönünde. Bunun cevabını şöyle veriyorlar: İsrail, Gazze ve Batı Şeriada terörle mücadele ederken, yeni bir cephe açmak istemiyordu. Şaron, Lübnan ve Hizbullaha karşı cephe açsaydı bir çok kişi bu bölgede barışı bozduğu için onu suçlayacaktı. Ayrıca İsrailin kuzey bölgelerinin barışa ve huzura ihtiyacı vardı. Son 6 yıl içinde Galile, ekonomik açıdan gerçekten çok ilerlemişti.
İsrail- Suriye ilişkileri
Son günlerde İsrail- Suriye ilişkileri önem kazandı. Muhalefet , Knesette hükümeti şiddet uygulamakla ve ihtiyat askerlerini göreve çağırmakla suçluyor. Suriyenin her an kendilerine saldırıya geçebileceği korkusunu taşıyorlar.
Başbakan Olmert, Kudüste ABD Dışişleri Bakanı Rice ile yaptığı görüşmede, Lübnanda durumu kolaylaştırmak için her türlü temel ihtiyaçların karşılanacağı teminatını verdi.
Ramallahda Mahmut Abbas ile görüşen Rice, ateşkesten bahsederek, önümüzdeki günlerde İsraile dönerek, ateşkes şartlarını tespit edecekleri açıkladı.
ABD Dışişleri bakanının İsrail ziyareti sırasında Hizbullah saldırılarını arttırarak, Hayfada yaşlı bir adamın ve Tiberyada 15 yaşında bir kızın hayatlarını kaybetmesine ve 20den fazla yaralanmaya neden oldu.