Solon, oğlunun ölümüne ağlarken bir dostu ona, Boşuna kendini paralıyorsun. Nasılsa hiçbir şey elde edemeyeceksin! demiş. Solon bunun üzerine, Ben de hiçbir şey elde edemediğim için ağlıyorum ya! diye karşılık vermiş.
Arkasından ağladığımız, üzüldüğümüz, kendimizi çaresiz hissettiğimiz zaman ve olaylar o denli çok ki...
Başta ölüm olmak üzere, yaşlılık, umarsız hastalıklar ve doğal afetler karşısında her zaman güçsüz değil miyiz? Bu güne kadar kaç kez deprem felaketiyle sarsıldık, su baskınları kaç can aldı?.. En güçlü göründüğümüz zamanlar, kendimizi bir anda çaresizliğin kıskacında boğulurken hissetmedik mi?
İstediğimiz kadar bilim ve teknolojinin doruklarında olduğumuzu söyleyelim, doğal olaylar karşısında alabileceğimiz önlemler ancak bir yere kadar! Ötesi için ya yazgı diyerek tüm olumsuz koşullara boyun eğmek zorunda kalıyor ya da doğaüstü güçlere karşı çaresizliğimize başkaldırarak tepkimizi ortaya koyuyoruz.
Doğal afetler yanında yaşam koşullarının getirdiği kimi çaresizlikler vardır ki, bunlar daha çok maddesel değerlerin yokluğundan, yetersizliğinden ya da onların yitirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Sözü daha çok dolaştırmadan, söylemek istediğim asıl konuya geleyim:
Geçenlerde bir yürüyüş sırasında uzun zamandır görmediğim eski bir arkadaşımla karşılaştım. Ayaküstü bir söyleşide işini ve servetini nasıl kaybettiğini anlattı. Bu tinsel ve maddesel çöküntü içerisinde, bir ara intiharı bile düşündüğünü söylemesi, doğrusu beni çok etkilemişti. Gerçi gazetelerde benzeri olayları sıkça okumama karşın, böyle bir tepkinin, tanıdığım bir insandan gelmiş olması, beni o anda yalnız etkilemekle kalmamış, bu konu üstünde daha yoğun düşünmeme etken olmuştu. Hele onunla konuşurken, arkadaşımın dile getirmeye çalıştığı çaresizlik karşısında, sözcüklerimin ne kadar yetersiz kaldığını söylemeye gerek yok.
Zaman içinde kimi sorunların bir şekilde çözüldüğünü, her şeyini yitirmesine karşın yaşama asılmayı sürdürdüğünü söylediğinde, hiç değilse umut ışıklarının daha sönmediğini görerek sevinmiş ve kendimi öyle avutmuştum.
Kimi insan, umutlarının yıkılmasını ya da başarısızlığı, hayatında en büyük çaresizlik olarak görür. Bu yüzden bilim, edebiyat, sanat ve politika alanında ünlendikten sonra, kilitlendikleri başarı hedefine ulaşamadıkları için intihar etmiş yüzlerce isim sayabiliriz. Bu insanlar, kendi güçsüzlüklerini görmektense, bir anda ölümü seçebiliyorlar.
Her birimizin çaresiz kaldığı anlar mutlaka olacaktır. Önemli olan, umutsuzluğa düşmeden, tüm çabamızı ortaya koyarak bu olumsuzluktan kurtulmaya çalışmaktır.
Sözlerimize son noktayı koymadan, Behçet Necatigilin şu kısa şiirini okuyalım:
Ya ümitsizsiniz, / Ya da ümit sizsiniz.
Ya çaresizsiniz, / Ya da çare sizsiniz.