İsrailin Haaretz Gazetesi ABD muhabiri Samuel Rosner için, gazetenin internet sitesinde özel bir yer açmış. Bu gazeteyi internetten takip edenler için tavsiye ediyorum, oldukça ilginç yazılar var.
Rosner sitesine bir de anket koymuş, İsrailin çözmesi gereken en önemli sorunu nedir? diye soruyor. Gözüm İranı aradı. Yükselen İran tehditi diye bir şık var. Katılımcılardan da %23 oy almış. Ancak anketin geneline bakıldığında İran tehditi birincil öncelikli sorun değil, hatta ikincil bile değil. Katılanların %34ü için çözülmesi en elzem sorun liderlik krizi.
Rosnerin bir başka anketine 5000 kişi katılmış, katılanların %75i Olmert, Peretz ve Halutzun görevden gitmeleri gerektiği yönünde görüş bildirmiş.
İsraillilerin liderlik sorununu İran tehditinin önünde görmeleri ilginç. Hele ki nükleer konusu çözülmeye bu kadar uzak, İrandan yükselen sesler her geçen gün sertleşirken İsraillilerin İran tehditini ikinci hatta üçüncü sıraya atacaklarını tahmin etmezdim.
Ya da bunun şöyle bir açıklaması olabilir: Lübnanda yaşananların ardından İsrailliler yaklaşan İran tehditi öncesinde kendilerini daha güvende hissedecekleri bir lider kadrosunun kurulmasını istiyor.
Likudun seçim yaralısı Netanyahu da tabanından sağlam bir koku almış ki, henüz seçim yaraları kabuk bağlamadan siyaset arenasında sesini yükseltmeye başlamış. Netanyahu için daha iyi fırsat kolay kolay çıkmaz, o yüzden şansını sonuna kadar zorlayacaktır. Ama ben yine de koparılan tüm yaygaraya rağmen Olmertin başbakanlığının devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü İsrail her şeyin sonuna kadar tartışıldığı ama birçok şeyin de lafta kaldığı garip bir ülke.
Kamuoyu yoklamalarında İran tehditinin, İsrail liderlik krizinin arkasında kalmasına şaşırdığım için ortada fol yok yumurta yok savaş çığırtkanlığı yapıyorum sanmayın. Üç dört tane haberi alt alta koyduğunda, İran-İsrail geriliminin ulaştığı tehlikeli boyut alenen ortaya çıkıyor.
Geçtiğimiz haftasonu İsrail gazetelerine, oradan da tüm dünyaya servis edilen habere göre İsrail Genelkurmay Başkanı Halutz, Hava Kuvvetleri Komutanı Eliyezer Shkedyi İran komutanı olarak atamış.
Bu atama şu anlama geliyor; gerekli kadrolar oluşturuldu, İsrail ordusu hazır. Haberin İsrail Ordusu menşeli kaynağı ek olarak 1991 Irak Savaşı sırasında bile benzer bir görev tanımının bulunmadığını belirtiyor. Yani işler bu kez o denli ciddi.
Haberin mesajı da, dağıtılma sebebi de net, İrana gözdağı. İranın bu çıkışa cevabı pazar günü geliyor. İran meclisi sözcüsü Muhammed Rıza, İranın nükleer programı kapsamında nükleer silah geliştirebileceğini söylüyor. İranın bugüne kadar sadece barışçıl amaçlarla nükleer teknolojiye yatırım yaptıkları konusunda ısrar etmesine rağmen dünya kamuoyu tarafından topa tutulduğunu düşündüğümüzde bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diyor insan.
Normal şartlarda bu haberlerden herhangi biri basına yansıdığı anda dış ilişkiler skandalı patlardı. Başka bir yerde, başka bir zamanda olsa haberin kaynağının ipi, daha haberin yayınlandığı gazetenin mürekkebi kurumadan çekilirdi. Ama İran-İsrail meselesinin bugün geldiği noktada bu haberler çok da anormal karşılanmıyor.
Karşılıklı restleşmeler askeri çatışma riskini artırırken, gerilimi giderecek ya da en azından erteleyecek elle tutulur bir diplomatik plan da yok. Askerler silahlarını çekerken diplomatların çekip çıkarabildiği tek formül Suriyedeki Sünni çoğunluğun da katkısıyla bu ülkenin İrandan koparılması ve İranın bölgede yanlız bırakılması. Ama BMnin Suriyeden Lübnana İran silahlarının sokulmasını engelleyemeyeceklerini açıklamaları, diplomatların Hizbullahı bile İrandan koparamayacaklarını net bir şekilde gösteriyor. Yani Suriyeyi ikna yolu ile İrandan ayırmak bir hayal.
Durum böylesine çözümsüz, taraflar da durumu germek konusunda bu kadar fütursuz olunca İsrail değil lider krizini çözmek, birliklerini Lübnandan çekmeye bile fırsat bulmadan kendini yeni bir savaşın içinde bulabilir.