Siz hala annenizin margarinini mi kullanıyorsunuz diye bir reklam vardı 9ᆞ yıl öncesinde. Slogan güzel olunca ben de kendine göre devşireyim, farklı bir ortamda kullanayım dedim... Siz hala aynı takımı mı tutuyorsunuz? Belki geçici bir süreç ama itiraf etmeliyim ki, evet ben sadece aynı takımı tutmaktan biraz olsun sıkıldım ve benim gibi yüzlerce insanın da sıkıldığını tahmin edebiliyorum. Yakın çevrem bu söylemimi duyunca oldukça şaşırabilir, ama özellikle son haftalarda tuttuğum takım oyuncularının galibiyet yerine beraberlik primlerini daha cazip bularak yavaş yavaş biriktirmesinden olsa gerek, sarı-kırmızı futbol hayatımın üzerinde şu aralar kara bulutlar dolaşmakta. Misafirlik anlayışını severim ama umarım, bu Stratus ve Stratocumulus bulutları başımın tepesinde çok fazla kalmazlar... Bahane arıyorum kendi kendime, niye böyle oldum, futboldan niye soğuyorum diye... Ardı ardına anlamsız sorular yöneltiyorum kendime ama cevaplayamıyorum, çalışmadığım yerden gelmiş olmalılar... Belki de, şu Olimpiyat Stadı gazilerinden biri olmak yordu beni bu hafta içinde. Bir futbol dergisinde istihdam etmenin faydasıyla maç için erken yola koyulmuştum, dolayısıyla -çoğu kişinin yoğun trafik nedeniyle göremediği- taraftarların 21.45te açtığı Kabusunuz geri döndü pankartını görenlerdenim. Ne var ki, gecenin 01.30nda üzerinizde formanız, evin kapısını anahtarınızla açıyor olmak, sıkıntı veriyor... Taraftar açtığı pankartla Galatasarayın mı geri döndüğünü, yoksa Olimpiyat Stadı kabusunun mu geri döndüğünü muhtemelen maç sonunda daha iyi idrak etti ya, o da ayrı bir konu...
Neyse inceden konuya girme vaktidir, hazır satırbaşı yapmışken... Kendime yeni bir ikinci takım beğendim sevgili dostlar! Takımın adını birazdan belirteceğim ama ilk önce yazının bu kısmını okumanız gerekmekte, çünkü özellikle üç büyüklerden neden sıkıldığımı anlatacağım. Üç büyük takımdan birini tutuyorsanız; her maç öncesi takımınızın önünde üç seçenek vardır. Birincisi kazanmak, ikincisi kazanmak, üçüncüsü kazanmak... İşte bu tek hedefe odaklanmacılık anlayışı geriyor artık. Üç büyük takımdan birini tutuyorsanız, içinizde biriktirdiğiniz mutlak galibiyet arzusu, beni mağlubiyetin ya da beraberliğin anlamını kavramaktan gittikçe uzaklaştırdı sanki. Bunun yanı sıra vakt-i zamanında tüm dünyayı sarsmış bir oyuncuyu hep aynı çalımları atamazken görmek, ona tribünden gelen hakaretleri dinlemek üzüyor haliyle, futbolsever Yakiri... Beşiktaşın ve Fenerbahçenin UEFA Kupasındaki en kolay lokma rakiplerini bile rahatça geçemeyişleri farklı arayışlara itiyor, satırların yazarını... Taraftarın hep aynı ritimsizlikte olması can sıkıntısı yaşatıyor insana...
Derken Eylülün 15i gelir ve küçüklüğünde futbol hastalığına esir olmuş birinci tekil şahsın, Turkcell Süper Liginin 6. haftasında seyretmeyi en çok dilediği maç gelip çatar. Sezon öncesinden beri iki takımı -sokaktaki adamdan daha çok- takip eden biri olarak, maçı gün boyu heyecanla bekliyordum. Maçın adı; Gençlerbirliği vs Vestel Manisaspordu. 90 dakika 5ǂ deplasman takımı lehine tamamlanıp, bu yazıyı yazmaya başladığımda kararım kesindi... Ligin ilk 6 haftasında Beşiktaşı ve Trabzonsporu deviren, Galatasaraya çelme takan, Ankaragücü, Kayseri Erciyesspor ve Gençlerbirliği filelerine goller bırakarak sadece iki puan kayıpla yoluna devam eden Vestel Manisaspor -belki sadece bu seneliğine, belki de çoook uzun bir süreliğine- benim ikinci takımım oluvermişti. Lukas Zelenkasından Fabio Grosso Hakan Baltasına, Caner Erkinden kaptan Uğur İncemanına, tipimizin benzeştiği ifade edilen -dünün İnegölsporlusu- Metin Akanından futbolcu fabrikası Çanakkale Dardanelsporlu eskisi Selçuk İnanına her futbolcu ayrı bir değerde Vestel Manisasporda... Çoğu isim size yabancı gelebilir ama ne olur hatırımı kırmayın ve bu yazdığım isimleri bir kenara not edin. Bozulmadığı takdirde bu kadronun en fazla iki, bilemedin üç yıl sonra neler yapabileceğini, hayallerinizi zorlayarak düşleyin...
Deplasmanda Gençlerbirliğine 5 gol atmış bir takımı izlemiş birinin gaza gelip Vestel Manisasporu tutma hevesine girme kolaycılığı göstermesi değildir bu yazının konusu. Emin olun ki, en az 6 aydır beklenen ve uygun zamanda, uygun anda ifade edilmesi gereken bir duygu dışavurumudur. Size bir önerim olacak... Neden siz de kendinize ikinci bir takım seçmiyorsunuz? Bakarsınız futbola bakış açınız biraz olsun değişir ve renklenebilir... Öyle ya, denemekten ne zarar gelir ki?...