Bir İsrail gazetesinde manşetten verildiği gibi İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Suudi Arabistan Kralı Abdullah arasında tarihi bir görüşme gerçekleşmedi. Ancak Ammanda Olmert ile Suudi kraliyet ailesinden politikada önemli rol oynayan Prens Bandar arasında gizli bir görüşme gerçekleşti. Ayrıca Lübnan Savaşı sürerken her iki ülke arasında birçok mesaj alıp verildi.
Uzun süre Suudi Arabistanın Washington Büyükelçisi olarak görev yapan Prens, gerek İsrailli büyükelçilerle, gerekse Rabin ile Arafatın barış anlaşması imzaladığında Şimon Peres ile tanışarak görüşmelerde bulundu. Ancak şimdi temaslar çok hayati bir konuda ve oldukça ciddi boyut taşıyor. Zira her iki ülke de aynı tarafta yer alıyor. İki ülke de İranın nükleer güç olma yolundaki hırsına, bu yolda attığı adımlara karşı. Lübnanda Hizbullah kuvvetleri ile İsrail ordusu arasında yaşanan çatışmalar sonucunda, İranın Lübnanda kendi menfaatlerini gözeten ne denli kuvvetli bir güç yaratmak istediği ortaya çıktı. Bu hafta Beyrutta geniş kitlelerin yaptığı yürüyüş, Nasrallahın Lübnan hükümetine yönelttiği saldırgan tutum, Hizbullahın , dolayısı ile İranın isteklerine cevap verecek bir hükümet kurulması talebi, gerek Suudi Arabistanı gerekse İsraili tedirgin etti.
Ortak çıkarlar
Görülüyor ki her iki ülkenin menfaatleri benzerlik gösteriyor. Filistin meselesi bir çözüme ulaşabilirse belki de İsrail, Suudi Arabistan dışında direniş gösteren Mısır, Ürdün ve diğer Körfez ülkeleri tarafından kabul edilebilecek. Çünkü hiç bir ülke İranın güçlenmesine taraftar değil.
New Yorkta gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantısından dönen Dışişleri Bakanı Tsipi Livni ılımlı Arap ülkelerinin Ortadoğudaki radikal etkenlere karşı kendi menfaatleri doğrultusunda İsrailin tarafını tuttuklarını hissettiğini söyledi.
İsrail- Suudi yakınlaşması
Suudi Arabistan, Gazze ve Batı Şeriada sürekli yaşanan şiddetin İran ve radikal çevrelerce istismar edildiğini düşünüyor. Bu nedenle barış planını yeniden hayata geçirmek istiyor. Plana göre İsrail, 1967 sınırlarına geri çekilirse, işgal ettiği bölgeleri boşaltırsa, tüm Arap ülkeleri ile ilişkileri normale dönebilecek.
Şaron kendi döneminde buna itiraz ederek, Gazzeden tek taraflı çekilmeyi tercih etmişti. Fakat bu fikri başarılı olmadı. Olmert de bu planı kabul etmiyor.
İsrail halkı Lübnan savaşından sonra sağa kaydı. Çoğu İsrailli bu günlerde Netanyahuyu Olmerte tercih ediyor. Ama öte yandan İsrailliler, Suudi Arabistan ile İsrailin yakınlaşmasından son derece mutlular. Son yıllarda Suudilerin, Avrupa şirketleri yoluyla İsrail şirketleri arasında ekonomik ilişkilerini arttırması oldukça sevindirici bir gelişme. Suudiler bu şirketler yolu ile İsrailden yüksek teknoloji ve tarım teknolojisi satın alan iyi müşteri kitlesini oluşturuyorlar.
Savaş sonrası bölgede
diplomatik gelişmeler
Şimdi şu soruya yanıt bulmaya çalışalım: İkinci Lübnan Savaşından sonra bölgemizde diplomatik alanda ne gibi gelişmeler bekleyebiliriz?
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir; herkes bu savaştan olumlu sonuçlar çıkması beklentisinde. Olmert seçim kampanyasında Batı Şerianın büyük bir kısmından tek yönlü çekileceğiz demişti. Ancak bu plan şimdilik uzun bir süre için ertelendi. Zira İsrail halkı tek yönlü çekilmelerin, ülkelerine pahallıya mal olduğunu gördü. İsrail, Lübnandan çekildi ve sonucunda da Lübnan ile ikinci bir savaş yaşandı ve Hizbullah güçlendi. İsrailin Gazzeden çekilmesinin ardından Hamas seçimleri kazandı ve Gazzeyi kontrolüne aldı. Her gün Gazzeden Sderota Kassam roket saldırıları sürüyor. Maddi hasar büyüyor, yaralı sayısı günbegün artıyor.
Olmert bu durumda ne yapabilir? Ya hiçbir şey yapmayarak, durumu devam ettirmeye çalışacak, ya da Kadima Partisi bölünecek. Milletvekillerinin bir kısmı Kadimadan ayrılarak diğer sağ partilerle birleşip yeni bir koalisyon kurabilir. Bu durumda oluşturulacak bu yeni koalisyonun başına da Netanyahu geçecek. Kamuoyu yoklamaları halkın %27sinin ona oy verdiğini göstermişti. Oysa Olmert oyların sadece %7sini alabiliyor. Yerinde kalmak onun için bir çare değil.
Suriye ile konuşmayı deneyebilir: Başer Esad görüşebileceği konusunda mesajlar verdi. İsrailliler arasında da bu fikirde olanlar var. Ancak Olmert buna taraftar değil, salı günü yaptığı konuşmada İsrail Golan Tepelerinde daimi olarak kalacaktır dedi. ABD ise zaten bir Esad-Olmert görüşmesini istemiyor.
Tek çıkar yol Hamasa rağmen Filistinlilerle konuşmak. Hamas ile El Fetih ortak bir Ulusal Birlik Hükümeti kuramazlarsa, konuşulacak tek kişi Mahmud Abbastır. Hamas da, Abbasın İsrail ile resmen konuşmaya hakkı olduğunun bilincinde.
Rice Busha zemin hazırlayacak
İşte böyle olası bir Olmert-Abbas görüşmesinden olumlu bir sonuç çıkması için ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice önümüzdeki hafta bölgeye bir ziyaret gerçekleştirecek. Rice aynı zamanda ortak bir Hamas- El Fetih hükümetinin programını da inceleyecek.
Bakan Riceın diğer bir görevi ise ABD Başkanı Bushun Ortadoğuya yapmayı düşündüğü ziyaretinin zeminini hazırlamak.
Kasım ayı içinde bölgeye gelecek olan Bush, barış için girişimlerde bulunacak ve İrana karşı kurulan koalisyonu güçlendirmeye çalışacak. Doğal olarak İsrailden de bazı ödünlerde bulunmasını isteyecek.
Deneyim tüm bunlardan büyük beklenti içine girilmemesi gerektiğini gösteriyor. Tek yenilik İranın ve radikallerin korkusu. Bush ziyareti sayesinde belki de gelecek aylarda bazı olumlu sonuçlara varılabilir.