Rüzgarlar esip yağmurlar yağmaya başladı mı ben hüzünlenirim. Elimde olmadan mahsunlaşıp kafam karışmaya başlar. Bünyem hemen kabul etmez soğukları, rüzgarları. Direnir. Bu direnişte ise benim tek bir avuntum vardır ki o da zaten bünyemin yegane yardımcısıdır. Bilirim ki sinema, tiyatro, konser, sergi, fuar mevsimi açıldı. Kısaca, sanat bana göz kırpar. Heyecanla yepyeni hikayeler benim keşfimi bekliyor olur. Onlar herzaman benim hayatıma neşe ve anlam katmak için sanki sadece bana özelmiş gibi beni çağırırlar
Durum böyle olunca hepsine yavaş yavaş gitmek gerekiyor elbet.
Sezonun ilk keşfi ise, belki takip edenleriniz vardır geçen sene, İstanbul Tasarım Haftası. Gene aynı keyifli mekanda, geçen hafta sevenlerini ağırladı eski hüzünlü Galata köprüsü. Bir yanda tasarımcılar, sanatçılar, bir yanda workshoplar, konferanslar ve firmalar. Kısacası sanat ve tasarımla harmanlanmış gecesi ve gündüzü ile dopdolu, keyifli bir hafta yaşadım sonbaharın hüznüne inat. Hem yeni tasarımcı ve sanatçılar ile karşılaştım, hem de geçen seneden aşina olduklarım vardı.
Mesela İsmail Acar geçen sene beni şaşırtıp, büyülemişti. Baktım bu sene de yine bambaşka bir olgu ile ağırlığını ve farkını ortaya koydu Canlı bir insan (ufak bir ilk okul öğrencisi elinde bayrak, hem de suyun üstünde) var olan yerleştirmeye bu kadar yakışır. Bir diğer sevdiğim konsept Reha Erdoğanın tasarladığı Beturk projesi. Gene şaşırtıcı ve düşündürücü. Dinlere ve Türk olmaya yormuş kafasını. Güzel bir yorum sonucunda ortaya super T-shirtler çıkarmış. Bir iki tanesini gözüme kestim bile. Yakında Sohoda satılmaya başlayacakmış. Designers Block zaten takip ettiğim ve bayıldığım bir grup. Bu sene Türk tasarımcaları da gruba dahil etmişler. Her biri ayrı ayrı keyifli, espirili tasarımlar. Bir de Riella D. Baruh var tabii takibim altında olan. Sağlam ve düşündürücü bir konsept. Yakında Viyanada Blickfang fuarı başlıyor. Kendisi Thearpy konsepti ile Türkiyeden davet edilen bir kaç tasarımcıdan biri. Başından beri fikrinin arkasında duruyor ve her geçen gün daha da büyütüp, geliştirerek ileriye taşıyor tasarımlarını. Joelle Hançerli ile ilk defa bu sene tanıştım. Fikri gayet kurumsal ve eğlenceli hazırlanmış. Bir de Finlandiyalı tasarımcıların işleri çok güzeldi. Küresel Yerel Helsinki adı ile yer aldılar sergide. Sade, minimal ama keyifli tasarımlar. Made for China da aynı lezzette olan bir diğer tasarım grubu. Onların tasarımları da ayrı bir heyecan dalgası yarattı bünyemde. Ama tabii söylemeden geçmek istemiyorum bu fuarın güzel yanlarından biri de tasarım gurularının hepsini bir arada peşpeşe görebilmek. Elbette ki hemen girişte saygı ile selamladık onları.
Bir de konserden bahsetmek istiyorum gerçi üstünden oldukça zaman geçti gibi ama ruhumda yer etti bir kere: Daniel Barenboim. Uzun zamandır dinlediğim, seyrettiğim en güzel konserdi. Seyrettim diyorum özellikle, çünkü sergilenen performansa büyülenerek hipnotize oldum. Klasik müzik konserlerinde benim pek sık başıma gelmez böyle deneyimler. Ve elbetteki böyle bir konsere Aya İrini çok güzel bir sinerji oluşturmuş. Umarım sezonun geri kalanı da böyle bol keyifli, bol konserli, bol sanatlı tatlı tatlı geçer gider soğukları fazla hissettirmeden
.