Pazartesi sabahı E-postamdaki ilk flaş haber, çizerimiz
İzel Rozentalden geldi. Karikatürünü dünyanın neresinde olursa olsun her hafta aynı disiplinle bize ulaştıran Rozental, çoğu kez tamamlayıcı bilgi olarak bir de başlık atar. Bu hafta ekranda beliren yazı şöyleydi:
Ben de Nobel isterim. Doğrusu çok etkileyici görünüyordu. Sözüm meclisten dışarı ama yazar çizerlerimizin her istediğini yerine getirirsek, sonunda olacağı bu. Ben de
Oscar Ödülü istiyorum ama henüz talebimi dile getirmediğim için kimsenin içine doğmadı.
***
Bazan kötülükten iyilik doğduğu da olur. Nitekim dinamitin mucidi olan
Alfred Nobelin yaptığı deneylerin birinde laboratuarı havaya uçar. Ağabeyini de bu patlamada kaybeder. Ertesi gün, gazeteler ölenin Alfred Nobel olduğunu zannederek şöyle bir başlık atarlar. İnsanlığın köküne dinamit koyan adam öldü. Manşetler bilim adamını çok sarsar. Demek ölümümden sonra insanlar hakkımda böyle düşünecek diyerek bir vasiyet hazırlar ve servetinin gelirini insanlığa hizmet edenleri ödüllendirme amacı ile beş eşit parçaya ayırır. Böylece unutmuş olanlara ödüllerin başlangıcını hatırlatmış olduk.
Bu vesile ile yakın zamanda Türkiyeye
Nobel Edebiyat Ödülünü kazandıran yazar
Orhan Pamuku bir kez daha kutlarım.
***
Kutlamalardan söz açılmışken... Şeker Bayramı dolayısı ile gazetelerde çarşaf çarşaf seyahat ilanları yer alıyor. Şalomda çıkanlar hariç, onlara hiç bakmamak lazım. İyice kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyorlar. O mu bu mu derken, tur doluveriyor. Zaten bu tür seyahatler matematiksel dengemi bozuyor. Bana göre, plan açık ve net olmalı. Kısaca işin maliyetini bir bakışta görmeliyim. -den başlayarak ibaresine rastladığımda tepem atıyor. Şehre yakın mı? uzak mı? Uzaksa uzak kavramı ne? Oda aydınlığa mı bakıyor? Göle mi? Belli değil. Vize bedeli bir rakam yazılır, ardından vize komisyon ücreti eklenir. Sağlık sigortası, seyahat sigortası, bavul kayıp fonu derken 3 liralık olay kesinkes 6yı bulur. Ve de kendimi fena halde aldatılmış hissederim.
Gönlüm şu ciddi kültür turlarında ama ona da can dayanmıyor. Koştur, koştur; mola yok. Şöyle bir ayaklarımı uzatıp kahvemi içeyim diye mevhumları yok. Normal tabii, profesör arkadaş bekliyor. Hiç görülmedik girilmedik yer kalmamalı. Buna da bir çizgi çizdik.
Dere tepe derken, anladığınız üzere bu bayram şehrin bekçilerindenim. Ama gelecek bayram için başka projelerim var.
Tatilsepeti.com sitesine girip seçenekleri değerlendireceğim. En azından kurucuları üç genç girişimci. Çok da hoş bir siteleri var. Aslında geçenlerde üye olmak için gerekli her yeri tıkladım. Sonra ne olduysa bir başka tıkla hepsi yok oldu. Sabrımın sınırlarını zorlamadım.
Uçtu Karayib rüyalarım...
***
Beyaz badem şekerlerine bayılırım. Özellikle de nişan gibi güzel haberleri simgeledikleri için...
Karar verene dek içimizi kurutan, ama sonunda beyaz badem şekerlerini yediğimiz geniş ailemizden
Ceki Penso-Davi Ellis, Selin Saylağ-İzzet Ers, Teri Bahar-Nedim Paltura... sizleri yürekten kutluyoruz. Ve bu vesile ile
Oscar Sabır Ödüllerini anneleri
Korin Penso, Tuna Saylağ ve
Lizi Bahar arasında eşit olarak dağıtıyorum.
***
Her Ramazan boyunca gazetede iftar sofralarını paylaştığımız eski dostlar, pikaj/ montaj ustalarımız
Yüksel Akçakoca, Karanlık Ahmet, II. Murat ve
III. Murat; her nerede iseniz hepinize iyi bayramlar diliyorum.