Çok sözcükler siğdi...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Tek bir konu üzerinde yazmak pek tarzım değil. Bu hafta köşe yazımı yazmadan evvel çok düşündüm. Neyle neyi bağlayabilirim..
Yapamadım.
Çok geç tanıdığım ve dolayısıyla yeterince feyz alamadığım Hanri Yaşova’dan söz ederken yanına başka bir konu bağdaştıramazdım. Yaşova ile tanışıklığımızı, sinemada verilen ‘on dakika ara’ya benzetirim. O kısa zaman diliminde neler neler yapılır. Ya hemen büfeye uzanırsınız, ya birkaç tanıdığa rastlar, ayak üstü sohbete dalarsınız, ya da eğer tiryaki iseniz, sigaranızı içmek için belli bir köşede nikotin grubu ile yoğunlaşırsınız. Yaşova ile hem sigara içer, hem sohbet eder, hem de kahkahalar atarak filmin ikinci yarısına yetişmeyi hep başarırdık. Belki komik ama, ilerleyen zamanlarda da, dostluğumuz hep ‘on dakika’lara sığdı. Çok sık olmasa da Şalom’a geldiğinde, rica minnet bir kahve içer, söyleyeceğini söyler, sonra da: ‘İşiniz vardır, engel olmayalım’ derdi.
Ustaca kullandığı mizah anlayışı, Hanri Yaşova’ya güven duymam için yeterli bir etkendi.
Yaşova, Judeo-Espanyol sayfamızda kaleme aldığı makalelerde de kendini yansıtırdı. Yazı yazmayı da hobi olarak yaptığı için, disiplinlerarası çalışmaz, ve ‘keyfi’ zamanlamayı yeğlerdi. Keşke sıkıştırsaydım, şimdi elimde daha çok malzeme olurdu. Güncel bir konuyu en filozof şekilde irdelemek meziyetlerinden biriydi. Hanri Yaşova’yı -siz- diye hitap etmekten vazgeçirmem kolay olmadı.
Genç kızlık soyadımı öğrendiğinde kahkahalarla, babamla olan bir-iki anısını dile getirmişti. Bu konuşmaları da Ada’da elde bisikletle yürürken yaptık. Kumsal’da oturup kayığı, balığı ve rakıyı sevmeyen insan azdır. Hanri Yaşova üçünden de bol bol nasibini aldı. Hem de hep yanında sevdikleriyle paylaşarak. Ya ailesi, ya dostlarıyla.
Bildiğim kadar, en sevdiği yemek, güzel bir sohbet eşliğinde yenilendi.
***
Yazıma ‘on dakika ara’ ile başlamıştım. Film, herkese nasip olmayan bir hümanist ile yaşanan sevgi dolu günler ve kulaklarda Hanri Yaşova’nın kahkahası ile devam ediyor.
* * *
Yakın arkadaşı Albert Kazez’den ödünç aldığım 1948 İstanbul Amerikan Koleji -ki o dönemde üniversite dengiydi- Mezuniyet Yıllığı’nda Hanri Yaşova için yazılanlardan birkaç cümle iletmek istiyorum.
Hayat felsefesi: Yaşam, herkesin üzerine mümkün olduğunca çok mutlu sözcük sığdırması gereken beyaz bir sayfadır..
Sevdikleri: Gülmek ve ıslık çalmak, güvenilir bir dost, iyi bir içki ve tabii ki güzel kızlar.
Sevmedikleri: Karamsar insanlar...
* * *
İnsanlar çok değişmiyor; kolay kolay da unutulmuyor. Hele bir hümanist hiç...