Çelişkilerle dolu bir hafta...

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail’de zıtlıklarla dolu bir hafta yaşandı.  Bir yandan  100 bin kişi öldürülmesinin 11. yılında Rabin’i Tel Aviv’de anarken,  Lübnan Savaşı’nda oğlunu yitiren  Yazar David Grossman’ın Filistinlilerle barış konuşmalarının başlatılması için yaptığı dokunaklı çağrı ve İsrail’in bu günkü siyasetini eleştiren söylevi büyük ilgi topladı.
Diğer yandan  ülke basını, güvenlik güçlerinin önümüzdeki yaz yeniden savaş çıkacağı ve hazırlıklı olunması gerektiği uyarısına yer verdi.  Zaten Gazze’nin  Beit Hanun kentinde, bu hafta savaşa benzer bir durum yaşandı; 57 Filistinli öldü, 16 yaşında İslami Cihad’a mensup bir genç kız kendini patlattı, İsrail Güvenlik Güçleri fazla kayıp vermeden bir çok silah topladı, ama operasyon amacına ulaşmadı. Kassam roketleri Sderot üzerine yağmaya devam etti.  Beş gün süren operasyonun son gününde dahi, kente yedi Kassam füzesi düşünce iş adamları : “ Fabrikalarımızı kapatmak zorundayız. İşçilerimiz roketlerin tehdidi altında çalışamıyorlar” uyarısında  bulundular.
Bu ortamda kamuoyunun dikkatinin, uluslararası gelişmelere, ABD seçimlerine ve bu günlerde yapılacak olan Olmert-Bush görüşmesine çekileceği umuluyordu. Ama böyle olmadı. Herkes birbirine şu soruyu soruyor: Kudüs’te eşcinsellerin gösterisine izin verilecek mi? Binlerce Haridi’nin  ( Ortodoks Yahudi)  şiddetle protesto etmesi kararı değiştirecek mi?
Emniyet güçleri bu gösteriye izin vermek istemedi. Ancak Başsavcı Menahem Mazuz, ifade özgürlüğü adına gösterinin yerini değiştirmek ve katılımcı sayısını azaltmak yoluna gitti. Mazuz, bu gösterinin dincilerin yaşadıkları semtlerden uzakta gerçekleşmesi durumunda itiraz etmeyeceklerini düşündüyse de, Haridi’ler Kudüs’ün bir çok yerinde protesto gösterileri yaptılar. Büyük olasılıkla Cuma günü gerçekleşecek eşcinsel yürüyüşünde, 12 bin polis emniyeti sağlamaya çalışacak.
“Kudüs Sodom olamaz” sloganını kullanan Haridi’ler,  bu gösteri Tel-Aviv’de yapılsaydı belki itiraz etmeyeceklerdi.

Bush-Olmert gündemi
Ama İsrail siyaseti  bugünlerde çok daha önemli konularla meşgul: ABD seçimleri.
Başkan Bush bugünlerde yapılan seçimlerden, büyük olasılıkla zayıflamış çıkacak. Bunun bölgemizdeki politikalara bir etkisi olacak mı? Bush Beyaz Saray’ı terk etmeden önce önümüzdeki iki yıl içinde, İsrail- Filistin ilişkilerinde önemli bir ilerleme kaydetmek istiyor. Olmert de buna inanıyor ve bu günlerde Filistinlilerin hayatlarını kolaylaştıracak önlemler almaya başladı.  ABD Başkanı bununla yetinmeyerek, Olmert’ten Mahmut Abbas’ı güçlendirecek bazı adımların atılması talebinde bulunacak.  Abbas verdiği sözleri tutmadığı gibi, Olmert de seçildikten sonra Abbas ile görüşmedi.

Suriye: ya görüşme ya savaş
Bush-Olmert görüşmesinde Suriye konusu da gündeme gelecek. Bush yönetiminin şimdiye dek İsrail- Suriye görüşmelerinin açılmasına taraftar olmadığı biliniyor. Ama şimdi durum değişti. Çünkü Suriye açıkça : “ Golan ve barış görüşmelerine başlayalım. Yoksa bu işin tek bir çaresi kalacak. Golan Tepelerini savaşarak geri almak” diyor.

Irak endişesi
Ayrıca İsrail, Irak’ın geleceğiyle de yakından ilgileniyor. ABD, Irak’ı terk ettiğinde Irak’ın İsrail’e karşı politikası ne olacak? İsrail bu konuda endişe duyuyor. Çünkü zaten tehlikeyle dolu bir Ortadoğu daha da tehlikeli bir hal alacak.

Kissinger’ın İran değerlendirmesi
Görüşmede İran konusu da gündeme gelecek. Geçmişte gerçekleşen Bush-Şaron görüşmelerinde ABD başkanı İran’ın nükleer silah geliştirme sorunun çözümünü  yerine geçecek yeni ABD başkanına bırakmak istemediğini ifade etmişti.  Tabii ki Olmert, Bush’un görüşünü alacak.
İran’ın İsrail’e karşı politikası herkesi endişelendiriyor. Henry Kissinger  bu sorunu  değerlendirmeye çalışıyor. Kendisi 70’li yıllarda Ortadoğu’da diplomatik girişimlerde bulunmuştu. Kissinger’e göre o yıllarda bölgede Arap ülkeleri, barışa hazır değildi. Ve bugün İran’ın yaptığı gibi, İsrail’in varlığını tanımıyorlardı. Kissinger günümüz koşullarını değerlendirerek, durumda bir gerileme ve bunun ciddi bir sorun olduğu uyarısında bulunuyor. Olmert, ABD’de bu konu üzerinde de duracak.

Kıbrıs modeli
Son günlerde İsrailliler, Kıbrıs’ın bugünkü yapısına ilgi göstermeye başladı. Nedeni de; yeni Başbakan Yardımcısı Avigdor Lieberman’ın Kıbrıs’taki durumu İsrail için bir model olarak göstermesi. Lieberman: “ Kıbrıs’ta Yunanlılar bir yanda, Türkler diğer yanda yaşamaktalar. Şimdi adada soğuk da olsa bir barış var.  Eskiden ise karşılıklı çatışmalar vardı.  Biz de İsrail’de yaşayan ve İsrail vatandaşı olan Filistinlilerden ayrılalım. Hem biz, hem de onlar rahat yaşarız” diyor.
Lieberman’ın bu görüşüne karşı çıkan  Dışişleri Bakanlığı Müdürü, Türkiye- İsrail ilişkilerinde uzman  Dr. Alon Liel, Kıbrıs’ın İsrail’e bir model olamayacağının altını çizdi ve “ Lieberman, planın sonuçlarını iyi tetkik etmemiş. Böyle bir durum olursa İsrail vatandaşı olan Araplar ülkenin kuzeyinde çoğunluğa sahip oldukları için orada kendi devletlerini kuracak ve bu ülke Filistin dostu devletler tarafından tanınacak.  Böylece Lieberman İsrail vatandaşı Arapların bir nevi Theodor Herzl’i olacak. Bunu mu istiyor? Hiç zannetmem” dedi.
Yapılan bir kamuoyu yoklaması Avigdor Lieberman’ın Olmert’ten daha fazla popüler olduğunu ortaya koydu. Bu kamuoyu yoklamasının diğer bir sonucu da; İsrail halkının Lübnan Savaşı sırasında iktidarda bulunan her politikacıya olan güvenini kaybettiği.