İsrail Başbakanı Olmert, ABD Başkanı Bush ile yapacağı görüşmeye giderken gazetecilere bu görüşmeden çok büyük bir haber çıkmasını beklememeleri gerektiğini söylemişti.
İsrail Başbakanı bu konuda haklı da çıktı. ABDde gerçekleşen seçimlerden sonra bir çok şey değişti. Irak ile politikalar yeniden şekilleniyor. Bu nedenle Bushun Ortadoğu ve İsrailin politikaları ile ilgili yeni kararlar alabilmesi olanaksız. Bunu Olmertten bekliyor, özellikle en sonunda Filistin topraklarında yeni bir hükümet kararının alınması, bölgede olumlu gelişmelerin kapısını açıyor. Bush - Olmert görüşmesi, her iki devlet adamının sorunlarla boğuştuğu bir dönemde gerçekleşti.
Bush ile Olmertin aynı anlayışa sahip oldukları ve birbirlerine sempati ile yaklaştıkları açıkça görülüyor. Tabii Bushun İsraile yakınlığı, iki sene daha başkanlık edeceği için önemli. Çünkü iki yıl oldukça uzun bir süre. Bushun isteği üzerine iki devlet adamı başbaşa 45 dakika görüştü. Toplantıda konuşulanlar dışarı sızmadı ve gizli olarak kaldı.
Özellikle İranın nükleer silahlara sahip olma çalışmaları diplomatik yollarla engellenmezse, Bushun bu konuda ne tür önlemler alacağı konusu açıklık kazanmadı. Kapalı kapılar ardında gerçekleşen görüşmede Bushun herhangi bir çözüm önerip, önermediği belirsiz kaldı.
Ancak görüşmeden çıktığında Olmert, gazetecilere 6 ay önce yaptığı görüşmeden daha verimli geçtiğini açıkladı. Bu her türlü önlem başarısızlığa uğrarsa ABD başkanının askeri bir müdahelede bulunabileceği anlamını mı taşıyor? Yoksa Olmert, Bushu son 2 yıllık dönemde İrana ekonomik ambargo uygulamaya ikna mı etti? Böylelikle İran tutumunu değiştirme kararı alabilirmi? Bunu henüz kimse bilmiyor.
Görülüyor ki Bushun önümüzdeki 2 sene içinde ABDnin Iraktaki askeri varlığını azaltması gerekiyor. Bu nedenle İran sorununun köstek olmasını istemiyor.
Suriye konusuna gelince, her iki devlet adamı da Suriyenin terörist eylemlere desteğini çekmediği ve Lübnandaki yeni modeli desteklemediği sürece Suriye ile görüşmelere girilmemesi gerektiğini savunuyorlar.
Hem Bush, hem de Olmert, Filistinde yeni kurulacak hükümet konusunda hemfikirler. Eğer yeni kurulan hükümetin politikalarında bir değişiklik olmazsa Filistinlilere yardım yapılmayacak. Herşeyden önce yeni hükümet İsraili tanımalı,terörizmi reddetmeli ve İsrail- Filistin arasında yapılan anlaşmayı tanımalı.
İsrail ve diğer ülkelerin Irakta yaptığı operasyon için Busha teşekkür etmeleri gerekir. Çünkü böylece bölgede istikrar ve güven oluşmuştur.Bunun İsrail ve ılımlı Arap ülkeleri için çok büyük stratejik önemi vardır diyen Olmert, acaba Bushun İsraile verdiği destek nedeniyle mi bu sözleri söylemek zorunda kaldı?
Haaretzde çıkan yazıda Olmert İsrail ve Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ılımlı Arap ülkeleri açısından Irakta Amerikan ordusunun olması çok daha iyi görünüyor. Bu durum aşırı uçlarda kurulacak ve İranın etkisinde faaliyet gösterecek ,bütün bölgeye terörist ihraç edecek Şii bir hükümetin varlığından çok daha iyidirdedi.
Ama Olmert, bu sözleri söyleyince ABD kongresinin demokratik kanadının ve bu kanadı destekleyen yahudi seçmenlerin tepkisiyle karşılaştı.
Şimdi birçok İsrailli bu sözleri sarfetmesinin gerekli olup olmadığını sorguluyor. Los Angelesteki Yahudi kuruluşlarının delegelerinin toplantısına katılacak olan Olmert oradada aynı olumsuz tepkilerle karşılaşacak.
Beit Hanun saldırısına tepki
Gazze şeridinin Beit Hanun kasabasında, İsrail saldırısında yaşamını kaybedenlerin trajedisi İsrail kamuoyunda ve basında büyük tepkilere yol açtı.
Yorumcular, topçu ateşlerinin bütün önlemlere karşın masum kişileri öldürdüğü veya yaraladığını, tek çarenin ailelerin oturdukları bu bölgelere karşı ateş açılmaması olduğunu hatırlattılar.
Doğru ancak, Filistinli radikaller Gazzede Şderot veya Aşkelon gibi kentler üzerine Kassam roket atışlarını sürdürür ve bu yerlerde yaşamı dayanılmaz kılarsa ne yapılmalı? Kuşkusuz en iyi çıkar yol bir ateşkese varmak. Eğer gerçekten Hamas hükümetinin yerine yetkin bir hükümet kurulursa böyle bir ateşkese varılabilir. İsrail basınında başka bir fikir daha ileri sürüldü: İsrail-Gazze sınırında, uluslararası güvenlik güçlerine yer vermek. Bazı bölgelerde olumlu rol oynayan uluslararası güvenlik güçlerine karşı güven arttı. Beit Hanun trajedisinin tekrarlanmaması için belki de bu yolun denenmesi gerekiyor.
Tsahal içinde karışıklık
Kısa süren bir duraklamanın ardından, ikinci Lübnan Savaşının Tsahal içinde uyandırdığı karışıklık yeniden canlandı. Nedeni ise savaş sırasında kuzey cephesi tümen komutanı Albay Hirschin ordudan istifa etmesi.
Hizbullah tarafından kaçırılan iki İsrail askeri, Albay Hirschin komutası altındaydı ve Genelkurmay başkanı bu kaçırılma olayının tahkikatını emekli bir general olan Doron Almoga bıraktı.
General Almogun kararı şöyle; yapılan tahkikata göre tümen komutan Albay Hirsch planları, yönergeleri iyi hazırladı ancak uygulamada gerekli dikkati göstermedi. Tümen birçok hata yaptı ve bundan ötürü 42 yaşındaki Hirschin Tsahalde yeri yok.
Genelkurmay başkanı, General Almogun bu kararını fazla sert bularak, Albay Hirschten Tsahalde kalmasını rica etti. Ancak Hirsch, kendisine haksızlık yapıldığını belirterek istifasını geri çekmedi. Hirsch ayrıca tek sorumlunun kendisi olmadığını, daha yüksek rütbeli -Genelkurmay Başkanı General Halutz gibi- olanların da olaydan sorumlu olduklarını belirtti. Bu konuda bir çok rütbeli subay da Hirschin bu düşüncesini paylaşıyor ancak bunu söylemekten çekiniyorlar.
Doğal olarak genelkurmay başkanının istifasını isteyenler emekli generaller, onlar Tsahalin güçlenmesinin tek koşulunun Halutzun istifası olduğunu düşünüyorlar. Tsahalin yedek askerleri ve şehit aileleri aynı görüşteler.
Yorumculara göre Halutzun istifası zaman alacaksa da, kaçınılmaz görünüyor. Onlara göre Tsahalin gerçek reformu, başına yeni bir genelkurmay başkanının getirmesiyle sağlanabilir.