Geçtiğimiz cuma günü öğretmenler günüydü. Belki birçoğumuza artık 24 Kasım Öğretmenler Günü pek bir şey ifade etmiyor. Kimimiz okul sıralarından çok uzak kaldı, kimimiz ise üniversiteli olmanın getirdiği delikanlılıkla daha az şeye önem verir oldu. Kaç yaşına gelirsek gelelim, kim olursak olalım; sevdiğimiz ya da sevmediğimiz bir çok hocanın hayatımızda bir yeri olduğu kesin. En azından bize bir temel hazırlayarak gösterdikleri yollardan birini seçip, kendi yolumuzu belirlememizi ve bizi kafamızda bir sürü soru işaretiyle bırakarak kendi cevabımızı bulmamızı sağladılar. Mutlaka istisnalar vardır; ama biz onlar sayesinde soru sormasını ve keşfetmesini öğrendik. Onlar da bıkmadan, usanmadan bütün saçma sorularımıza İki kere iki neden dört eder? Ali topu nereye attı? Güneş neden doğudan doğar? ellerinden geldiği kadar cevap vermeye çalıştılar. Bu yüzden, hepsine teşekkür etmek gerek; sorularımızı susturmak yerine bize sorgulamayı öğrettikleri için. Biliyorum aslında bu pek bizim eğitim, öğretim anlayışımıza uymasa da aralarında bir zamanlar çocuk ve öğrenci olduğunu unutmayan öğretmenler de var. En önemlisi bir öğretmenin çağdaş olmasının yanında, geçmişteki bilgilerini günümüz perspektifi ile harmanlayıp bugünün öğretisi haline getirebilmesi. Şanslıyım ki hayatımda böyle öğretmenler çok oldu. Tabii tek tek hepsinden bahsedemem; ama onlardan bir tanesi bir çoğunuzun yakından tanıdığı ( ya da tanıması gerektiği) halkla ilişkiler camiasının duayeni, yurt içi ve yurt dışında bir çok başarı ödülüne layık görülen Betül Mardin.
Hatırlıyorum daha üniversiteye girmeden önce halkla ilişkiler okumaya karar verdiğimde; televizyonda Betül Mardin çıktığında annem; Bak işte bu kadın senin istediğin branşın duayeni, muhteşem bir kadın. demişti. Henüz o zaman ne demek istediğini pek anlamamıştım, onu tanıdıktan sonra da aslında hakkında söylenecek daha çok şey olduğunu keşfettim. Mesleki başarısının çok ötesinde, insan olarak tanımaya değer ve örnek alınacak biri. En önemlisi de başarının getirdiği zirvede oksijensizlikten başı dönmemiş bir insan. Gelecek nesile o kadar inanıyor ki, başarılı bireyler yetiştirebilmek için tüm tecrübelerini büyük bir hevesle paylaşıyor. Kendisi hayatımda gördüğüm kuşak çatışmasını en iyi minimuma indirgeyebilen insan. Etrafındakileri daimi içtenliği, hayata bakış açısı ve kıvrak zekasıyla birkaç dakikada etkileyip kendine hayran edebiliyor. Zamana öyle güzel ayak uydurmuş ki günümüz gençlerinde bile olmayan bir modernlik, ileri görüş ve hayata bakış açısı kazanmış. Bazen zamana rüşvet yedirdiğini bile düşünüyorum. Bir insanı eskiten en büyük etkenin aslında yaş olmadığını, zaman geçerken geçmişe saplanmanın ve bugünden uzaklaşmanın olduğunu gösteriyor. Onu tanıdıktan sonra yaşlanmaktan korkmak yerine insan eskimekten, büyüdükçe bugünün bakış açısını kaybetmekten korkuyor.
Bazı öğretmenler vardır gelir dersini anlatır gider, bazıları vardır gelir o anlatır ve kendi dersinizi siz çıkarırsınız. Hayata daha büyük bir pencereden bakmanıza yardımcı olur. Aynı bir fotoğrafta objektifin önünde duranın dışında, arkada da bir resmin bir hikayenin olduğunu fark etmeniz gibi.
Bizi bir adım öteye taşıyan çağdaş tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlarım.