Her şeyi maddi değerlere ölçen insanlar yok mu, elimden geldiğince, onlarla bir araya gelmemeye çalışırım. Konuşmaları kadar delici bakışları, her zaman ve her konuda, beni sorgulamaya hazırdır: Neyi, kaça almış ya da satmışım, bankada ne kadar bir birikimim var, herhangi bir iş ya da hizmet için ne harcama yapmışım, yayınlanan yazı ve kitaplarımdan kaç para kazanıyorum?.. Şu anda aklıma gelen ya da gelmeyen her şey, onlar için bir merak konusu olabiliyor; ama her nasılsa tümü, yalnızca paraya odaklı!
Tutumluluk, cimrilik çok ayrı bir konu kuşkusuz... Bu sözünü ettiklerimi de, eli sıkı değil, sanırım maddiyatçı insanlar olarak nitelendirmek gerekir.
Bazı değerlerin maddesel karşılıkları mutlaka vardır, üstünde konuşulabilir; oysa hobilerimizin, keyfimiz için yaptığımız harcamaların, yardımseverliğin parasal karşılıkları tartışılabilir mi?.. Daha da ötesi, mutluluk için bir değer biçebilir, onu satın alabilir miyiz?..
Biliyorum, kimse bu sorulara olumsuz bir yanıt vermeyecektir; ama biz sözleriyle değil, düşünce ve davranışlarıyla bu olumsuzluğu onaylayanları tartışıyoruz.
Onları her gördüğümde, şu soru dilimin ucuna geliyor:
Bir insanın gözü sürekli başkalarının işinde, kazancında olursa nasıl mutlu olabilir? Hele onlarınkini, kendi olanaklarıyla kıyaslamaya kalkarlarsa -ki için için bunu yaptıklarını sanıyorum- bu mutsuzluğun her zaman süreceğini söyleyebilirim.
Hiç kuşku yok ki, en azından insanca yaşamak için belirli bir gelire, bir birikime gereksinimimiz olacaktır. Bunun için her türlü çabayı harcamamız da doğaldır; ancak kendi sınırlarımız içinde kalmamız koşuluyla... Ayrıca bir başkasının servetini, gelirini bilmemiz, merakımızı gidermemiz dışında bize ne kazandırabilir?
Bu sıradan meraklı insanlar yanında, parayı bir tutku haline getirmiş, onu elde etmek için yasal ya da yasal olmayan her yolu deneyenler vardır ki, onları her zaman toplumdan uzak tutmak gerekir.
Adamın biri, kuyumcu dükkânından altın çalarken yakalanmış. Karakolda sorguya çekilirken polis sormuş:
-Çevrende bu kadar insan varken, çalmaktan hiç çekinmedin mi?
Adam yarı şaşkın yanıtlamış:
-Ben aldığım sırada hiç insan görmedim, yalnızca altınları gördüm!
Yalnızca altınlar!..
Bu değerli metali gördüklerinde çevresindeki insanlar tümüyle siliniyor, onların üstünde odaklanıyorlar.
Gözlerinde sürekli at gözlükleriyle yaşayan bu tür insanlar, eylemleriyle yalnız kendilerine değil topluma da zarar veriyorlar. Kuşkusuz bu sözlerimizle, mesleği yalnızca hırsızlık olanları değil, tutkularıyla bu şekilde davrananları da hedefliyoruz.
Sözü şuraya getirmek istiyorum:
Maddesel değerler yaşantımızda bir araç olmalı...
Onları bir amaç olarak gördüğümüz sürece, doymamışlık duygusu hiç peşimizi bırakmayacak, sürekli olarak mutsuzluğumuzu körükleyecektir.