Olmert köklü bir anlaşmayi ihlal mi etti?

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Basın, radyo ve televizyon olmak üzere, tüm İsrail medyası bu salı sabahı Olmert’in  Berlin’de Alman televizyonuna verdiği demeci yayınladı. Olmert demecinde;
“ İran da, Amerika, Fransa, Rusya ve İsrail gibi nükleer silah geliştirmeyi  hedefliyor” dedi.
Bu açıklama  İsrail politikasının nükleer silaha sahip olma konusundaki belirsiz tutumuna tamamen zıt düşüyor. Bu nedenle  İsrail’de çalkantı yarattı. Yorumcular, açıklamanın yeni bir şeffaflık politikası mı, yoksa Olmert’in dilinin sürçmesinden mi kaynaklandığını soruyorlar
Muhalefette bazı sesler başbakanı istifaya davet ederken, bazıları ise onu açıklamalarından dolayı tebrik etti. Haaretz gazetesi:  “Artık  İsrail’in nükleer gücü ile ilgili haberleri verirken yabancı kaynaklara başvurmak zorunda kalmayacağız. Başbakanın bu konuda yetkili olarak sözlerine yer vereceğiz. Artık askeri sansür  Olmert’in  açıklamaları konusunda imalarda bulunmamızdan ötürü bize dava açamayacak ve para cezası ile tehdit edemeyecek” diye yazdı.

Şaşırtan soru
Aslında Olmert’in  Alman televizyonunda gazetecinin sorduğu soruya verdiği cevabın tümüne baktığımızda Olmert’in ne nükleer güç konusunda yeni bir politika beyan ettiğini, ne de dilinin sürçmüş olduğunu görüyoruz. Gazetenin sorusu  şöyleydi: “İran, İsrail nükleer silahlara sahipse bizim de sahip olmamız yasal değil mi diye sormaz mı? Hiç düşündünüz mü?”
Bu soruya Olmert şiddetle cevap vererek, “Biz, hiç bir ulusu yok etmekle tehdit etmedik. Ama İran açık ve kesin olarak dünyaya İsrail’i haritadan silmek istediğini belirtti. Böylesine bir amaç için  nükleer silaha sahip olmakla Amerika, Fransa, İsrail ve Rusya’nın nükleer silaha sahip olmasını aynı seviyede düşünebilir miyiz?” dedi.
 Olmert’in danışmanı Berlin’de  yaptığı açıklamada “Olmert, bu sözleri söylerken açıkça İran gibi yoketme amacı olan ülke ile hiç kimseyi tehdit etmeyen diğer ülkelerin arasındaki farkı anlatmak istedi” dedi. Tabii bu açıklamayı yaparken İsrail’i de  nükleer silaha sahip ülkelerle aynı sınıfa sokmuş oldu.
Uzun görüşme sürecinde Olmert, iki kez ülkesinin  uzun yıllar sürdürdüğü politikayı yani Ortadoğu’da nükleer silahları ilk  geliştirecek devletin İsrail olmayacağını söyledi.Olmert görüşmede İsrail’in  nükleer güce sahip olup, olmadığı konusunda belirsizlik  politikasını sürdürdü. Yine de  sözlerinin, İsrail’i nükleer güce sahip ama  diğer ulusları tehdit etmeyen sorumlu ülkeler arasına koyduğu gerçeği  gelecekte de gündeme gelecek.

Artık sır değil
Belki de artık herkesin bildiği gerçeği kabul etme zamanı geldi. Yediot Ahronot gazetesindeki bir yazıya göre: “Artık küçük bir çocuk bile Google’da İsrail’in büyük sır gibi saklamak istediği her şeyi bulabilir”. Her şeyden önce İsrail’in varlığı ile ilgili tehditler, 1950’lerde Ben Gurion zamanında gerekli görülerek alınan önlemleri haklı çıkartıyor. İsrail yok edilmekle tehdit edilen tek ülke olduğu için, özel bir statüde olma hakkına sahip. Sadece tek bir şart var o da gücünü sadece kendini savunmak için korumalı. Gerçekte de  İsrail Yom Kippur Savaşı’nda aniden saldırıya uğradığı gibi çok zor zamanlarında bile bu politikayı sürdürmüştür.
Şimdilik İsrail’in eski belirsizlik  politikası sürmekte. Ama artık İsrailli gazetecilerin İsrail’in nükleer  gücü ile ilgili haberlerde yabancı kaynaklardan alıntı yapması zorlaşacak, hatta hemen hemen imkansızlaşacak. Ayrıca ABD Savunma Bakanı Robert Graves’in birkaç gün önce  konuşmasında İsrail’i,  İran’ın çevresinde nükleer güce sahip ülkeler arasında saydığını hatırlamak gerekiyor.
Demek ki İsrail’in nükleer güç konusundaki belirsizlik politikası tehlikeye girdi. Belirsizliğin devam edip etmeyeceği bilinmezken, bu tutum uzun yıllar ülkenin yararına oldu.

İsrail- ABD anlaşması
1960 yılında, nükleer güç konusu İsrail ile ABD arasında anlaşmazlıklara neden olmuştu. 1969’da,  Nixon ile Golda Meir arasında da uzun görüşmeler yapılmıştı. O dönemde  Washington Büyükelçisi olan Yitshak Rabin ile Kissenger ortak bir formül geliştirmişlerdi. Bu formüle göre; İsrail bu alandaki çalışmalarına bazı kısıtlamalarla devam edebilecekti. Bu kısıtlamalar; atom denemeleri yapılmayacak, bu çalışmalardan dünya kamuoyunun haberi olmayacak ve İsrail çalışmaların sonuçlarını bir tehdit unsuru olarak kullanmayacaktı.
Rabin’in başbakan olmasından sonra, ABD Başkanı Ford da bu anlaşmayı onayladı ve daha sonraki her iki ülkenin başkanları bu anlaşmaya sadık kaldılar. Olmert de bu anlaşmanın sürmesini istiyordu, ama nasılsa sarf ettiği bir cümleyle bu anlaşmayı ihlal etmiş oldu.
Bu tek cümlelik şansız açıklama bu anlaşmanın sonunu mu getirecek ? Bu henüz belli değil.
***
Geçtiğimiz salı Berlin’de yapılan basın toplantısında Olmert İsrail’in nükleer silahlar konusunda kesinlikle belirsizlik politikasını sürdüreceğini açıkladı.
Almanya Başbakanı Merkel ile yaptığı görüşmeden olumlu izlenimlerle çıkan Olmert: “Biz İran’a karşı yalnız değiliz” dedi.