İsrailin en ciddi gazetesi Haaretzin, en iyi bilgi akışı olan muhabirlerinden biri olan Akiva Eldarın geçtiğimiz salı manşete taşıdığı haber İsrailde bir bomba etkisi yarattı.
Baş sayfada İsrail ve Suriye temsilcilerinin aralarında gizli bir anlaşmaya vardıkları başlıklı haberi yayınlandı. İki yıldır devam etmekte olan temaslar süresince Esad ve Şaron gelişmeler hakkında bilgilendirilmişlerdi, şimdi varılan sonuç Olmert hükümetine bildirildi.
Türkiyenin rolü
Gazetede yazılı ayrıntılar gayet ikna edici görünüyordu. Suriye Cumhurbaşkanı Esad 2004te Türkiyeye yaptığı ziyarette Türkiye Başbakanı Erdoğandan, İsrail ile aralarındaki iyi ilişkileri kullanarak Suriye - İsrail arasındaki görüşmelerin üstündeki pası kaldırmasını istemişti. Söz konusu ziyaret sırasında İsrail dışişleri bakanlığının Türkiye-İsrail ilişkilerinin gelişmesinde olumlu bir rolü olan eski Türkiye ile ilişkilerden sorumlu Alon Liel de tesadüfen Suriye delegesi ile aynı otelde kalmaktaydı. Liel aynı zamanda Türkiyenin İsrail Büyükelçisi ile iyi ilişkiler içinde olan tecrübeli bir diplomat.
Ankaradan talimat alan Türkiyenin İsrail Büyükelçisi Sinirlioğlu, Lielden Şaronun ofisine hassas antenler koyarak Suriye ile gizli temaslar için bir İsraillinin tayin edilip edilmediğini öğrenmesini istedi.
Böylece Türkiyenin bu görüşmelerde arabuluculuk yapması sağlanacaktı. Şaronun ofisinden Liele yapılan açıklamada Türkiyenin, Suriyenin ne söyleyeceğini dinleyebileceği ancak görüşmelere müdahale edemeyeceği söylendi. İsrailin bu konudaki gerekçesi; ABDnin dahi Suriye- İsrail ilişkilerine karışma hakkı olmadığıydı.
Bu şartlar altında Türkiyenin yapacağı çok fazla bir şey olamazdı. 2004 yılının sonunda Sinirlioğlu, Liele üzüntüyle Türk kanalının bir açmaza girdiğini açıkladı.
Liel-Aronson- Süleyman üçlüsü
Ancak Liel bu arada, biri Washingtondaki Ortadoğu Barış Örgütünden Geoffrey Aronson, diğeri ise yine Washingtonda yaşayan, Esad ile hemşeri olan ve Şam ile çok iyi bağlantılara sahip iş adamı İbrahim Süleymanı arabulucu olarak tuttu. İbrahim Süleyman, halen Suriyede kalıp İsraile göç etmek isteyen Yahudilere yolu açtı.
Liel, Süleyman ve Aronson üçlüsünün gayretleri devam etti. 2004 Eylülünde gereken bütçe ve yeri sağlayacak bir Avrupa başkentinde İsrail ve Suriyenin Dışişleri Bakanlığına mensup yetkililerle görüştüler. 2004 sonbaharından bu yana Avrupalı arabulucuların yanı sıra, kimlikleri gizli iki İsraillinin de katıldığı yedi toplantı yapıldı. Liel, her toplantı sonrasında İsrail Dışişleri Bakanlığına tam bir rapor sundu.
Avrupalı arabulucu ve Süleyman, İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkililerine Suriyede esen havayı aktardılar. Suriye Başbakan Yardımcısı Faruk Ashara ve Dışişleri Bakanı Wallid Mualem ile görüşmeleri sonucu, Asharanın radikal İslamı bir tehdit olarak gördüğünü ve durdurmanın tek yolunun barışı sağlamak olduğunu söylediğini bildirdiler.
Suriyeliler aynı zamanda, bir kaç yıl içinde petrol rezervlerini kaybedeceklerini ve yabancı yatırımcılara gereksinim duyduklarını,yatırımcıların ise bölgede barış sağlanmadıkça gelmekten çekineceklerini ifade ettiler.
Ama barışı sağlamak için bile olsa Suriye 4 Haziran sınırlarına dönüş kararından vazgeçmeyecek. Sadece boşaltma için gerekli süreyi vermekte esnek davranacak. İsrailliler bu süre için 15 yıl düşünürken, Suriye ise 5 yıl süre veriyor. Su ile ilgili protokol, güvenlik bölgeleri, İsrailli ziyaretçilere açık bir barış parkı gibi birçok ayrıntıda anlaştılar.Aynı zamanda diplomatik ilişkiler de normale dönecek.
Diplomatik lisan ile yazılı son karar 29 Ağustos 2005te imzalandı. Karar 2006 Ağustosundaki görüşmede çok az değişime uğradı. Son toplantıda Suriye gizli görüşmelerde elinden gelen herşeyi yaptığını ve bakan seviyesinde bir temsilcisi ile üst seviyede bir görevlinin görüşmesi ve toplantıya ABD Ortadoğu Sorumlu Genel Sekreterinin de katılması gerektiğini söyledi. İsrailliler bunu kabul etmeyince bu hikaye 9 ay önce sona erdi.
Aslında anlaşma yok
Haaretzte haberin yayınlanmasından sonra Liel, yönetilen bir soruyu, her iki tarafın da haberdar olduğu ancak görüşmeye katılanların İsrailin resmi temsilcileri olmadığı şeklinde yanıtladı.
Özetlemek gerekirse Haaretzin manşeti çok önemli bir konuda tenkit edilebilir. Başlıkta söylendiği gibi gizli bir anlaşma sağlanmamıştır. Zira görüşmeye katılanların resmi bir sıfatı yoktu ve İsrail hükümetini temsil etmiyordu. Ayrıca İsrail halkının büyük bir çoğunluğu henüz Golanı boşaltma fikrine hazır değil. Bu nedenle birkaç sene içinde boşaltma sağlanmazsa Suriye ile barış olmayacak.
Riceın ziyareti
Ricein Kudüs ve Ramallah ziyaretinin önemli bir sonucu oldu. Condoleezza Rice üç hafta içinde tekrar bölgeye gelerek Olmert ve Mahmud Abbas ile bir toplantıya başkanlık yapacak. Söz konusu toplantıda Filistinlilerin yaşamını kolaylaştıracak önlemler ve öncelik taşıyan problemlerin neler olduğu tartışılacak. Konuşmaların Olmert ile Mahmud Abbas arasında ikili olarak sürdürüleceği, Riceın sık sık belki de her ay gelip bazı problemleri çözmede yardımcı olacağına karar verildi.
Şimdilerde çok önemli bir gelişme yaşanıyor. Rice, sadece Dışişleri Bakanı olarak görevi gereği hareket etmiyor. Başkanlık döneminin son iki yılında bu anlaşmayı sağlamak onun için kişisel bir misyon halini aldı. Bu iki senelik sürede, Yol Haritası Planında belirtildiği gibi geçici sınırlara sahip bir Filistin devleti kurmayı hedefliyor.Yol Haritası Planının kabul görmesi konusunda çok ısrarlı, zira her iki tarafın da onayladığı bir belge niteliğini taşıyor. Ancak burada büyük bir engelle karşı karşıya. FÖY lideri Abbas geçici sınırların, kesin sınıra dönüşmeyeceğini düşünerek buna razı olmuyor. Plana göre kesin sınırlar, terörizmin sona ermesinden önce tartışılamıyor. Ama Filistin hükümetinin kendisi, Hamas terörünü onaylarken terörizm nasıl bitebilir? Tabii Filistinde bir Birlik Hükümeti ihtimali de var. Olmert; İsrailin varlığını asla kabul etmeyeceğini söyleyen Hamaslı başbakan varken hiçbir şey mümkün olamaz görüşünü tekrarladı.
Arkadaş ve birbirlerinin desteği olan ABD Dışişleri Bakanı Rice ve İsrail Dışişleri Bakanı Livni ortak bir çözüm geliştiriyorlar; terör bitmeden kesin sınırlar konusunda anlaşma sağlanamaz ama, en azından nasıl olması gerektiği tartışılabilir. Böylece Filistinliler geçici sınırların daimi kalmayacağını bilecekler. O zaman kendilerine zorluk yaşatacak Hamas yerine, yeni ufuklar açacak El-Fetihi destekleyecekler.
Tabii ki terör örgütleri, barışçıl bir çözüme ulaşılmaması için ellerinden geleni yapacaklar. Bu nedenle Rice ile Livninin ve Olmert ile Abbasın çabalarının somut bir sonucu olup olmayacağı belirsiz. Başarmaları sadece kendileri için değil, bütün bölge için çok önemli. Ortadoğudaki ılımlı ülkeler Filistin cephesinde bir gelişme olmazsa radikallerle başa çıkamayacaklarını söylediler.