Emniyet Güçlerindeki gelişmeler ve altı yıldan beri ilk kez gerçekleşen ABD- İsrail- Filistin zirvesi bu haftasın gündemini oluşturdu. Bu iki gelişmenin sonuçları henüz belli değilse de, günümüz koşulları altında Emniyet Güçleri ile konu İsraillilerin daha fazla ilgisini çekiyor.
İsrail- Filistin ilişkileri bir duraklama dönemine girdi. Çünkü Hamas El Fetih oluşacak yeni hükümetin kurulması bekleniyor.
28 bin kişilik bir kadroya sahip İsrail Emniyet Gücü teröre karşı etkinliğini kanıtladıysa da, diğer görevlerinde bu denli başarılı değil. Bu başarısızlığı gidermek ve gerekli reformları yapmak üzere Olmert Hükümetinin İç Güvenlik Bakanı ve Şin Betin eski şefi Avi Dihter bir fırsat bekliyordu. Reformların polis şefinin değiştirilmesiyle başlayacaktı. Hafta başında Dihter eline geçen fırsatı kullandı: Polis Şefi Moşe Karadi istifa etti, onun yerine Dihterin önerdiği kişi de sert bir muhalefetle karşılandı.
Bu duruma Pazar günü yayınlanan Zeiler raporu sebep oldu. Rapor, bir suçlama niteliğindeydi. Rapora göre: 1999da üniformalı bir polis aileler arası bir kan davasına karışarak hastanede yatan bir hastayı vuruyor. Yakalanan polis göz hapsi altındayken sahte bir pasaportla Meksikaya kaçıyor. Bu kişi 2004te diğer aile tarafından öldürülüyor.
Kan davasında taraf olan ailelerden biri ile yüksek düzeyde bir emniyet görevlisi olan Yoram Levi ile çok sıkı bir işbirliği içinde bulunduğu açıkça belli oluyor. Bu aile zaman zaman emniyet güçlerine istihbaratta bulunuyor.
Zeiler Komisyonunun raporunda kim kimi kullanıyor pek belli değil ifadesi kullanılıyor. Ancak emniyet güçleri ile yer altı dünyası ilişkisi bilinen bir gerçek.
Bundan dört yıl kadar önce Yoram Levi, emniyet güçlerinin güney bölgesi başkanlığına talipti. Bu göreve bir aday daha vardı. Ancak Bölge Şefi Moşe Karadi, Yoram Leviyi tercih etti. Oysa onun yeraltı dünyasından olan aile ile ilişkisi biliniyordu. Enrlich adında bir polis memuru, durumu şikayet ettiyse de bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine Enrlich, televizyon programcısı İlana Dayana müracaat ederek durumu açıkladı. Dayan hazırladığı bir programda polis ile yer altı dünyasının ilişkisini ortaya çıkardı.
Televizyon programı ülke içinde yankı uyandırınca, emekli bir yargıç olan Zeiler başkanlığında bir araştırma komisyonu kuruldu.
Birkaç ay süren araştırmalardan sonra Levi ve Karadiye soruşturma açılabilir şeklinde uyarı mektubu gönderildi. İç Güvenlik Bakanı Avi Dihter Emniyet güçlerinin başına Karadinin yerine başka bir şefi aramaya başladı.
Komisyon raporuna göre: Yoram Levi ve diğer bir polis memurunun görevden alınmalarını gerekiyor ve Karadi ile bazı polisler sert bir dille eleştiriliyordu.
Bundan başka komisyon bir çok ihmal, yasa dışı anlaşmalar ve profesyonelce olmayan davranışlar buldu. Yer altı dünyası ile Likud Merkez Komitesi arasındaki ilişki kanıtlanamadı. Özellikle bu dönemde Güvenlik Bakanı olan Tsahi Hanegbi, Karadiyi İsrail polis şefi olarak ataması sürpriz olarak görüldü. Zeiler Komisyonu ispat edilebilecek şüphelerle, ispat edilemeyecekler arasına kesin bir çizgi koydu.Gerçek Mafia tarzı bir davranış olmasa da bu tür hareketler hakkında şüpheler tamamen ispat dışı olamazlar.Şimdi asıl konu hemen istifa eden Moshe Karadinin yerine, açıklamadan iki saat sonra Avi Dichterin göreve aday göstermesidir. 35 yıldır emniyet güçlerinden görev alan 60 yaşındaki Cezaevleri Müdürü Yaakov Ganot aday gösterildi. Her ne kadar çok iyi bir idareci olduğu konusunda herkes hemfikirse de sicilinde kirli bir nokta var.13 yıl önce İsrailin üç bölgesinden birinde Polis Şefliği yapan Ganot, işadamları ile çok sıkı fıkı ilişkiler kurmuş, başka bir polisi ailesine şoför olarak kullanmak gibi hatalar da yapmıştı. Suçlamalardan beraat etmiş ancak Yüksek Mahkeme bu konuda bir takdir yazarak, davranışlarının kanunsuzluğa çok yakın olduğunu açıklamıştı. Bu nedenle sorun medyada ve halk arasında tartışılıyor. Bu şartlarda İsrail, konusunda uzman, işini senelerce çok iyi yapmış bir yönetici ancak emrinde görevli diğer polislere örnek bir model oluşturmayacak birini tercih etmeli mi? Buna karar verecek merci Yüksek Mahkeme olacak. Bakan Dichter atamanın onaylanacağı görüşünde. Çok uğraştım ama daha iyi bir aday bulamadım açıklaması yaptı. Ayrıca Ganot yaptıklarından üzüntü duyduğunu ifade etti ve İsrail için bir gözünü kaybettiğini söyledi. Buna rağmen hala itirazda bulunanlar çoğunlukta. Geçen yıllar Ganotun düşüncelerini değiştirdi mi? Halk, işlevsellik yerine dürüstlüğü tercih etmeli mi?
Olmertten açık davet
Salı günkü Haaretz gazetesi , Mafdal Siyonist Parti Lideri Yehuda Ben Meirin imzasıyla şunları yazıyor: Türkiye ziyareti sırasında Başbakan Olmert, Türkiye Başbakanı Erdoğanın taleplerini kabul ederek, Türk delegasyonunun Beit Hamigdaştaki hafriyatı incelemek üzere bölgeye gelmesine izin verdi. Olmertin bu davranışı son derece zekice ve yerindedir. Bu hareketin altında yatanları ve diplomatik önemini tahmin etmek mümkün. Tabii ki Kudüs üzerinde hak iddia etmek konusundaki düşünceleri de unutmamak gerekiyor. İsraile karşı olanlar, İsrailin eski şehir Kudüsün üstünde hiç bir hakkı olmadığını kanıtlamak istiyorlar. Yehuda Ben Meirin düşüncesine göre, bu koşullarda Türkiyenin davranışı İsraili desteklediğinin açık bir ifadesi.
İsrail-Filistin-ABD görüşmesi
İsrail ile Filistin arasında bir anlaşma sağlayacak ilk ABD-İsrail- Filistin görüşmesinden çok fazla bir şey beklenmiyordu. Ancak Mekke Anlaşmasına İsrail halkının bakışı, Washingtonun Hamas ile El-Fetihin düşüncelerinin farklılığını görmesi nedeniyle beklenen sonucu vermedi. Her iki tarafta da kararlı adımlar atılmadan önce yeni hükümetin kurulmasını ve politik platformda aldığı yeri görme arzusu yatıyor.
Condoleezza Riceın Filistin gazetesi El-Ayama karamsar olduğunu açıkladı. Bushun görev döneminin bitmesinden önce bir Filistin devletinin kurulabileceği çok olası görülmüyor. Filistinliler Bush yönetiminin yeterli çabayı göstermediğini, bu konuda yoğun çalışmadığını düşünüyorlar.
Yapılan toplantıda Olmert, İsraili tanımayan Hamas ya da El-Fetih hükümetinin hiçbir bakanı ile görüşmeyeceğini açıkladı. Görüşmeler şimdilik sadece Filistinlilerin insanca yaşayabilmeleri için gerekli şartların iyileştirilmesi ve Yol Haritası Planının birinci maddesi olan terörle mücadele konularında devam edecek.