Bir gazete haberi

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Yüksek tirajlı günlük bir gazetenin birinci sayfasında okuduğumuz haber hepimizi üzdü, üzmekle kalmadı, kızdırdı da.
Haber mealen şuydu:
Bir vakfın yönettiği öksüz ve kimsesiz çocuklar bakım evinde görevli bir kadın çocukları dövüyormuş. Hem de kötü bir şekilde. Dişlerinizin gıcırdadığını, kanınızın çekildiğini duyumsuyorsunuz. Veryansın ediyorsunuz Vakfa da, çocuklara kötü muamele edecek kadar kendini bilmez bakıcı kadına da.   
Burada bir senaryoya yer verelim.
Gazetenin deneyimli yazı işleri müdürü genç asistanlardan birine bakım evine gitmesini ve durumu araştırması talimatını verir.
“O yurttan kötü kokular geliyor, git de  işin ne olduğunu ayrıntılarıyla bir öğreniver” 
Akıllı ve insaf sahibidir genç gazeteci. Gider ve önce Vakfın Müdürü’nden bilgi alır.
‘’Eleman sıkıntısı çekiyoruz ‘’diye yakınır müdür. ‘’Bir bakıcı kadına dört çocuk düşüyordu geçen yıllarda. Bu rakam arttı. Hor görülen, kırbaçla, sopayla dövülen çocuklar, küçük yaşlarda iğfal edilen kızlar şehrin her tarafından bize gönderiliyor. Ne yapalım, almayalım mı onları. Bağrımıza basıyoruz ister istemez. Aş veriyoruz, giysi veriyoruz, yaralarını sarıyoruz.’’
Gazeteci ‘‘kutlarım sizi’’ der ‘‘ ancak dövme olaylarını toplumun rahatlıkla anlayabileceği bir şekilde anlatabilir misiniz’’!?
İçini çekerek müdür konuşmağa başlar. ‘’En büyük nedenlerden biri, bir bakıcının bakması gereken çocuk adedinin gittikçe artmasıdır. Biraz evvel söyledim geçen yıllarda bu rakam dörttü. Gitgide arttı ve bugünlerde otuza vardı.’’
“Otuza mı”? diye sorar gazeteci heyecanla. ‘’Bu rakam anormal değil mi?”
“Kesinlikle anormal… Gözünüzün önüne getirin. Bir kadın otuz kadar çocuğa bakacak. Bu kadın psikolog veya pedagog değil. Fazla bir kültürü yok. Asgariden biraz daha fazla bir ücretle çalışan, genelde yaşam sıkıntısı içinde bir kişi.’’
Gazeteci müdürün sözünü keserek,’’ Peki, siz de daha fazla ücret verin. Çocuk psikolojisinden anlayan elemanlar alın ‘’
Bakın der Müdür ‘’ Burası bir vakıf, gelirimiz çok kısıtlı, kitap satarak, zorlukla ayakta duruyoruz. Bağışlarla yaşamağa çalışıyoruz. Gelin bilânçomuzu inceleyin, hangi şartlarla hizmet verdiğimizi görün. Bunları bilmeden yazarsanız, bizi insafsızca suçlarsanız zarar vermiş olursunuz, hem bizlere hem de burada barındırdığımız öksüzlere, kimsesizlere.’’     
Gazetecinin harıl harıl not tutması hoşuna gitmişti müdürün. Devam etti
‘’ Biz bakmasak ne olur bu çocuklar? Tinerci , hırsız, kapkaççı , katil olabilir. Şunun bilincine varmalıyız. Cezaevine düşen her kişiden, toplum da sorumludur. Suç bir toplum imgesidir.’’
Gazeteci başını öne eğer, haklısınız anlamında…
“Vakıf kapanırsa kim ne kazanır, hiç düşündünüz mü? Bizleri suçlamadan önce buraya gelip soruştursaydınız pek çok noktada haklı olduğumuzu anlayacaktınız. Şimdi sizlerden istirhamım bizi doğru yazın. Ne isek onu belirtin. Tarafsız olarak her şeyimizi didik didik araştırın. Bizi göklere çıkarmanızı beklemiyoruz ancak yerin dibine de batırmayın haksız olarak.” 
Gazeteci Müdürle el sıkışırken duyduklarını ve gördüklerini gazetesine bir ayna dürüstlüğüyle yansıtacağı sözünü veriyordu.