Carl Sagan, ölümünden bir süre önce yazdığı bir makalede, o güne değin ölümle altı kez yüz yüze geldiğini anlatır. Bu yaşadıklarının sonucunda da, şunları bir kez daha öğrendiğini söyler: Hayatın güzelliği, dostların ve ailenin değeri, sevginin gücü... Bu ünlü bilim insanı, makalesinde, ölümün eşiğinden dönmenin kişiliği geliştiren büyük bir deneyim olduğunu vurguluyor.
Yine aynı yazıda Sagan, banyosundaki ayna yanında, çerçevelenmiş bir kartpostalın asılı durduğunu söyler. Her sabah gördüğü bu kartpostalda şunlar yazılı: Sevgili dostum. Hayatta olduğumu, çok eğlendiğimi ve her şeyin muhteşem olduğunu göstermek için bu satırları yazıyorum. Çok keyifli. Sevgiler. W.J.R.
Kartpostalın ön tarafında dört bacalı bir yolcu gemisinin renkli fotoğrafı ve altında da adı yer alıyor: White Star Liner Titanic. Posta damgası üzerindeki tarih, bu dev geminin 1500 yolcusuyla birlikte sulara gömülmeden bir gün öncesini gösteriyor.
Sagan, bu kartpostalı asma nedeni olarak şunu söylüyor:
Her şeyin muhteşem olması son derece aldatıcı ve geçici bir durum!
Yaşamın kendi içinde barındırdığı karşıtlıkları her an yaşıyoruz; mutlulukla mutsuzluğu, hüzünle sevinci, nefretle sevgiyi, güzellikle çirkinliği... En mutlu olduğumuz bir anda, bir hüzün dalgası yüzümüzü karartırken, tersine, acının yüreğimizi bir burgu gibi kemirdiği günler, içtenlikle söylenmiş bir söz ya da sıcak bir dokunuş içimizi bir bahar günü gibi çiçeklendirebiliyor.
Her şey değişken...
Her şey aldatıcı!
Her birimiz duygu ve düşüncelerimizin iki karşıt noktasında, hiç durmayan birer sarkaç gibi gidip geliyoruz.
Yaşam her gün farklı bir yüzünü bize gösterirken, onun gerçekliğine kendimizi kaptırıyor, duyumsadıklarımızın sürekli olacağını sanıyoruz.
Sizi daha kötümserliğe itecekse, şu dizeleri de okumayın:
Yaşam iki tarafı keskin bıçak
Kimi gün ölmek ister ölemezsin
Kimi gün sırtında yük olur yaşamak
Saniyeler saat saatler yıl olur
Bir dipsiz boşlukta kalırDüş mü gerçek mi gördüğün bilemezsin
İçinden doyasıya ağlamak gelir
Gülmek iste bir türlü gülemezsin
Geçen zamanın akışına kendimizi bıraktığımızı sanırken, tüm karşıt duygularımızla, aslında kendi zamanımızı kemiriyoruz.
Her şeyin değişken ve aldatıcı olduğu bir yaşamda, olumlu duygu ve düşüncelerin bizi daha çok kuşatması dileğiyle...