İsrail halkı bu yıl, Holokostu anma gününde her zamankinden fazla hüzünlendi. Çünkü bu kez halk, sadece II. Dünya Savaşında yaşamını yitirenlere değil, Holokosttan kurtulan ve şimdi İsrailde zor koşullar altında yaşayan kişilere üzüldü.
Günümüzde İsrailde yaşayan 250 bin Holokost kurtulanının 80 bin kadarı, yoksulluk sınırında hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor. Bu yıl anma gününde televizyon programları, bu kişilerin şikayetlerine ve zorlu hayat şartlarına dikkat çekti. Bu görüntüler İsrail Başbakanı Olmert başta olmak üzere, toplumda hayret uyandırdı, hatta kişileri altüst etti.
Bu ihtiyar, hasta ve yalnız kişilerin büyük kesimini, özellikle eski Sovyetler Birliğinden İsraile göç edenler oluşturuyor. Almanyadan hiçbir yardım almıyor, sosyal sigortanın verdiğiyle yetinmek zorunda kalıyorlar. Oysa bu para hem gıda hem de ilaç ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor, birini tercih ediyorlar.
1952de yapılan Adenauer-Ben Gurion Anlaşmasına göre İsrail Hükümeti Holokost kurtulanlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere 800 milyon Dolar -ki bu rakam o zaman yüklü bir miktardı- yardım aldı. Dolayısıyla hükümet, maliye bakanlığına bağlı olan bu kişilerden sorumludur. İhtiyaçlarını maliye bakanlığı memurlarına bildirmek zorunda olan Holokost kurtulanlarına, pek cömert davranılmıyor.
Bu kişilerin durumlarını düzeltmek ve İsrailde herkesi utandıran bu soruna son vermek için pazartesi günü ilk kez bir önlem alındı. Bu kişilerin sorumluluğu, Maliye Bakanlığından alınarak, Sosyal İşler Bakanlığına verildi. Sosyal İşler Bakanı da, yoksulluk sınırındaki Holokost kurtulanları için hazırlayacağı bir kalkınma planını bir ay içinde hükümete sunacak. Olmert de, kendisine gerekli maddi yardımı sağlama taahhüdünde bulundu. Böylece İsrail, bu utançtan kurtulacak.
Hukuki bunalım
İsrailde, şimdiye değin görülmemiş hukuki bir bunalım patlak verdi. İsrailde en yüksek adli makam; Yargıtaydır. Knessetin veya hükümetin bile, Yargıtayın kararlarına itiraz etme hakkı yok.
Hükümetin kurduğu ve başkanı emekli bir yargıç olan Winograd Komisyonu bu salı günü Yargıtaya kafa tuttu. Yargıtay, komisyondan birkaç kez, başbakan, savunma bakanı ve eski genelkurmay başkanının Lübnan Savaşı hakkında verdikleri ifadelerin protokollerinin yayınlanmasını istemişti. Fakat komisyon, zamanlamanın uygun olmadığı gerekçesiyle hep olumsuz yanıt verdi ve : Biz hazırladığımız raporu yayınlayalım. On beş gün sonra da protokolleri yayınlarız. Daha önce olmaz dedi. Beş kişilik komisyonda yer alan biri yargıç, diğeri emekli general, istifa etmekle Yargıtayı tehdit ettiler. Bu sorunda kimin haklı, kimin haksız olduğu pek önem taşımıyor, iki tarafın da kanıtları var. Önemli olan, Yargıtaya kafa tutmaya cüret edilmesi. Bunun sonuçları vahim olabilir. Önümüzdeki günlerde Yargıtayın tepkisini göreceğiz.
Virginyadaki kıyım
Virginya Teknik Üniversitesinde 32 öğrencinin ve bir öğretim görevlisinin silahlı bir kişi tarafından öldürülmesi haberi bu salı sabahı, tüm dünya medyasında yer aldı. Aynı zamanda Tel Aviv Üniversitesinin de öğretim üyesi olan İsrailli Prof. Joe Librescu bu katliamda hayatını kaybetti. İsrail için trajedi farklı şekilde yorumlanabilir.
İsrailde sivil halkın, teröristlere karşı kendini güvende hissetmesinin bir yolu da, silah bulundurmak. Ancak silah edinen bu kişilerin, silahı kötü amaçlarla kullanmalarından endişe ediliyor. Bu nedenle İsrail polisi, sivillere kolay kolay silah taşıma hakkı vermiyor.
İsrail ile Arap devletleri arasında barış yakın mı?
Washington kaynaklı haberlere göre, İsrail- Arap Devletleri arasında barış görüşmeleri yaz aylarında başlayabilir.
Bu günlerde Arap Birliği Devletleri, Kahirede Suudi Barış Planını ilerletmek üzere, seçtikleri komisyonları görevlendiriyorlar. Oluşturulan her komisyona, Filistin Devleti sınırlarının tespiti; Kudüs sorunu; Filistin Mültecileri sorunu gibi sorumluluklar verilecek. Doğal olarak komisyonların görevlerini yerine getirebilmeleri için, İsrail ile ilişkide bulunmaları gerekir. Fakat İsrail, varlığını tanımayan Arap ülkeleri ile konuşmak isteyecek mi? Bu çıkmaza bir çözüm; İsraili tanıyan Mısır, Ürdün, Katar gibi ülkelerin bulunacağı komisyonlar oluşturmak.
Ancak İsrail bu ülkeleri yeterli görmeyerek, Suudi Arabistanın da bu komisyonlarda bulunmasını istiyor. Çünkü gün geçtikçe Suudi Arabistanın rolü önem kazanıyor. Bilindiği gibi Olmertin bazı önemli Suudi kişilerle teması oldu. Bu nedenle Suudi Arabistanın gizli rolünü açığa vurmak istiyor. Oysa Suudi Arabistan, bir çok konuda olduğu gibi deşifre olmak istemiyor. Örneğin; Suudi Arabistan barış konusunda etkin olmaya çalışırken ABDye verdiği sözlere rağmen, halen İsrail mallarına boykot uyguluyor.
Bölgede barışa varmanın iki yolu var: Yol Haritası Planının öngördüğü gibi Olmert- Mahmut Abbas görüşmesi ve Suudi Arabistan Barış planı. İki yolun birbirini tamamlaması nedeniyle aynı anda yürürlüğe konabilir. Dışişleri Bakanı Tsippi Livni Abbas ile görüşmelere, Başbakan ise diğer plana öncelik veriyor.
Bu planlardan hiç olumlu sonuç çıkmayabilir de. Suriyenin işe karşıması ilerlemeyi zorluyor. Suriye Golan Tepeleri sorununun Filistin sorunuyla aynı zamanda çözülmesini istiyor. Ama hangi İsrail Hükümeti bunu kabul edebilir ki? Oysa Suriyenin bir sözcüsü:
Golanı diplomatik yolla alamazsak, başka bir yola başvurmak zorunda kalacağız şeklinde İsraili tehdit etti.
Son dakika haberi
İsrail radyosunda bu öğlen yayınlanan bir habere göre :İran kökenli olup İrana akrabalarını ziyaret etmek için girmek isteyen İsrailliler ancak İstanbuldaki İran konsolosluğundan aldıkları özel belgelerle ülkeye giriş yapıyorlar. İran, bu kişileri kendileri için ajanlık yapma konusunda seferber etmeye çalışıyor. Şin Bet buna engel olmak için çeşitli yöntemler kullanmaya başladı. Öncelikle Knessetten, İranın düşman ülke olarak ilan edilmesini istedi. Böylece İsrail vatandaşları, ailelerini görmek için bile olsa İrana giremeyecekler. Hali hazırda İranda 25 bin Yahudi yaşıyor.