Cumartesi gecesi bir facia yaşandı. Değil futbol karşılaşması, bir gladyatör arenasında bile makul karşılanmayacak olaylara tanık olduk.
Sahada futbol oynamaya çalışan ancak başlarına, vücutlarına, ayaklarına isabet eden maddeler yüzünden topun taca, kornere, auta çıkmasın diye dua eden futbolcuları gördük. Yazılı prosedürleri uygulamakta cesareti olmadığı için geç kalan hakemlere tanık olduk. Bütün sezon boyunca verdikleri demeçler yüzünden bu kaosa yol açan, ancak çıkan olayların sorumluluğunu üstlerine almaktan korkup, ağız değiştiren beceriksiz yöneticilere şahit olduk. Ezeli rakibinin şampiyonluğunu hazmedemeyen, galeyana gelmeyi isteyen, patlamaya hazır bombaları ve onları durdurmakta aciz kalınca çoluk çocuk, kadın erkek demeden tüm tribünü biber gazına boğan iş bilmez polisleri gördük.
Tek kelimeyle ülke olarak, adım adım geliyorum diyen ve önü tüm uyarılara karşın bir türlü alınamayan buhranla yoğrulmuş nefret ve kinin bir cehennem görüntüsü altında Ali Sami Yen Stadında yaşandığına tanık olduk. Yazık
Çok yazık
İddia ediyorum ki bu tablo, eğer fikstür ya da puan durumu farklı olsaydı Şükrü Saraçoğlu ya da İnönü Statlarında da yaşanabilirdi. Zira yaşanılan bu buhran, ayrı ayrı taraftar gruplarına özgü değil; kolektif bir buhrandır. Taraftar psikolojisi farklıdır ve galeyana gelmeye çok müsaittir. Zira futbol, günümüzde spordan çok eğlence sektörüne ait bir faaliyettir. Taraftar, stadyumda zaten zor olan hayat savaşından biraz sıyrılarak ve deşarj oluyor. Bu faaliyet esnasında şiddet, kin, nefret, coşku ve heyecan yoğun olarak zaten yaşanıyor. Fanatizm ve daha ileri boyutu olan holiganizm, bu duyguları yoğun olarak yaşayan ve onu aksiyona döndürmeyi kendinde bir hak olarak gören insanların bir spor kulübüne aşk derecesinde bağlanmalarıyla oluşan tamamen sosyolojik olgulardır. Bu insanlar stadyumlarda normal hayatlarında gösterdikleri davranış kalıplarından oldukça farklı profiller sergilemektedirler.
İşte bu tablonun içine aldığı yanlış kararlarla tepki toplayan bir federasyonu, sezon başından beri birbirleriyle didişen kulüp yöneticilerini koyun. Bunlar öyle yöneticiler ki toplum içinde beli yerlere gelmiş, normal hayatlarında profesyonel davranış kalıplarına uymayı bilen, kültürlü ve okumuş kişiler
Ancak iş milyonları ilgilendiren kulüp yöneticiliği rolüne gelince en büyük holigan kesilip her yere laf yetiştirebilen, milyonları galeyana getirecek konuşmaları sorumsuzca ve büyük rahatlıkla yapabilen, holigan histerisini birebir yaşayıp oturdukları koltukları bombanın uzaktan kumandası haline getirebilen aynı yöneticiler
Bunların olacağı belliydi zaten. Bu sefer kurban Fenerbahçeli futbolcular oldu. Bakalım seneye kim olacak?
Fenerbahçe Spor Kulübünü yüzüncü yılında elde ettiği 17. Lig şampiyonluğu için kutlarım.
Herkese iyi haftalar