Öykü ödülleri, plaket törenleri??

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

7 Haziran Perşembe akşamı, Ulus Oditoryumu’nda IV. Gila Kohen Öykü Yarışması’nın ödül töreni gerçekleşti. Çoğu etkinlikte olduğu gibi, yarışma öncesi de uzun bir çalışma ve emek gerekir. Yarışma Koordinatörümüz Eti Varon’un aylar süren telefon konuşmaları, öykü sahipleri ile birebir görüşmeleri, gelen öykülerin belli bir formatta jüri üyelerine ulaştırılması gibi karşıdan çok kolay görünen ayrıntılar aslında bir birikimin ürünüdür.
Altı yıldan beri Şalom’da Arşiv Sorumlusu olarak görev yapan Eti Varon’un zaman içerisinde birçok organizasyonun gerçekleşmesinde emeği geçti; sakin ve sistemli çalışma yeteneği ve engin bilgisiyle her zaman bizler için güven kaynağı olmuştur.
Eti, sekiz yıl önce yitirdiğimiz çalışma arkadaşımız Gila Kohen’i tanımadı. Onunla hiçbir gönül bağı olmadı. Buna karşın, her öykü yarışması öncesinde: “Hazırlıklara ne zaman başlıyoruz?” diye bizi uyaran odur. Şaşırmıyorum çünkü Gila Kohen ve Eti Varon gibi bütün kitap kurtları disiplin, özveri, saygı gibi ortak paydada buluşurlar.
***
Zaman içerisinde Seçici Kurul üyeleri ile kaynaştık. Şu veya bu nedenle jüriden ayrılanlar ve yeni katılanlarla dost olduk. Sağlık sorunları olduğunda aradık; ödül kazandıklarında kutladık. ‘Kitap’, insanları birbirine bağlar.
Her yarışma sürecinde Seçici Kurul’un toplanarak kazananları belirlemesiyle, eldeki öykülerin kitaplaşma evresi başlar. Yani, kitabın ödül törenine yetişmesi için azami bir hafta vardır. Ve kitap yetişir...
İlk yarışmadan başlayarak, her kitabın baskı aşamasına tanıklık ettim, bundan sonra da sürdürmek, Gila Kohen’e olan gönül borcumdur.
***
7 Haziran akşamı gazete çalışanları en hoş görünümleriyle Ulus Oditoryumu’nun fuayesinde davetlileri karşılamak üzere biraradaydı. Güzel bir gece yaşandı. Ödül töreni başarılıydı. Şalom’un geçmiş dönem yayın koordinatörü, şimdiki Türk Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya’nın konuşması genelde protokolde yapılan soğuk ve yavan metinlerden farklı olarak, son derece anlamlı, hatta edebiydi diyebilirim.
Mario Levi’nin söylediği gibi: “250 öykü, 250 umut...” Ve aralarından ödül kazanan sekiz yarışmacı için belki ödül töreni gecesinden sonra, farklı ufuklar oluşacak.
***
Ulus’tan eve dönerken içim buruktu. Törene gelmeyen cemaat bireylerimizin eksikliği değildi beni üzen; ben nasıl plaket verme törenlerinden hoşlanmıyorsam, ‘plaket’çiler de öykü yarışmasına arz- ı endam etmiyordu. Yarışma ile ilgili yazımızı okursanız (sf. 5) cemaatten kaç kişinin katıldığını anlarsınız. Toplum olarak ‘kitap’ ile pek ilgilenmediğimiz aşikar. ‘Çamaşırlar... aile arası’ vs. bu konu için geçerli değil.
Benim asıl üzüldüğüm, gelmiş geçmiş tüm Şalomcuları o gece görememiş olmam. Toplum bireylerini eğitmek benim görevim değil, ama Şalomcuları bir arada tutmak benim gönül borcum...