İnanılması güç rakamlar okudum bu hafta
Ulusal bir gazetenin yaptığı araştırma, futbolun ne oranda küreselleştiğini gösteriyor. Kimlerin bu pazara yatırım yaptığını, kimlerin kazandığını ve kimlerin kaybettiğini gün gibi ortaya koyuyor.
Bugün 835 Brezilyalı yurtdışında top koşturuyor. Dünya nimetlerinden elini ayağını çeken Kuzey Korede bile güney Amerikanın bu enerjik ülkesinin vatandaşları yeşil sahaları arşınlıyor.
Futbolun beşiği Avrupa, Brezilyalı futbolcu pazarının yüzde 75ine ev sahipliği yapıyor. Brezilyalıların ikinci evi olan Portekizi (2006 yılında 142 Brezilyalı oyuncuyu istihdam etti) kapsam dışında tutarsak Türkiyenin, Avrupadaki Samba rüzgarının hızlı estiği ilk 10 ülkeden biri olduğunu görüyoruz. 2006 yılında 13 Brezilyalı istihdam eden Süper Lig, bu sene Roberto Carlos gibi bir efsaneye ve Lincoln gibi bir yıldıza ev sahipliği yapacak. Transfer söylentilerine kulak verilirse yıllardır ağzımız açık izlediğimiz Ronaldo ya da Adriano gibi top cambazlarının da yakında yeşil sahalarımızda top koşturması muhtemel
Türkiye, küreselleşmeyi bir boyut daha ileriye götüren ender ülkelerden biri bugün
Zira, Japonya, Tunus ve Hırvatistandan sonra Brezilyalı bir oyuncuya milli formayı giydiren dördüncü ülkeyiz.
2007 sezonunun başlamasına az kaldı. Şu an ki hesapla 19 Brezilyalımız var. Bu oranla İtalyayı geçmiş, Almanyaya yetişmiş oluyoruz. Oyunculara bakılırsa şu an birçok Avrupa ülkesinden çok daha kaliteli oyunculara sahibiz.
Ricardinho, Alex, Roberto Carlos, Edu Dracena gibi milli formayı koklamış Brezilyalıların şovlarını izleyeceğiz. Ayrıca Galatasarayın yeni transferi Lincoln de henüz milli formayı giymemesine rağmen bunun için güçlü adaylardan biri.
Görünüşe göre futbol ekonomisi gittikçe küreselleşiyor. Brezilya, bu sürecin ihraç ikonu olarak göze çarparken, Türkiye gerek gittikçe gelişen futbol kalitesi, gerekse iyileşen ekonomisiyle emin adımlarla pazarın en önemli ithalatçılarından biri konumuna geliyor.