Fiktif olarak ne kadar doğrudur bilmem ama, reel olarak, sekiz ay kullanılmayan her elektrikli makine/alet bozulmaya mahkumdur.
Tecrübeyle sabittir; her sene yazlığa gidildiğinde makinelerden en az biri arızalıdır. Şanslıysanız telefonunuz çalıyordur, yoksa cep telefonuyla - Adanın her tarafından çekmediğine göre- balkona çıkıp, konu komşuyu da sohbetinize katarak, yetkili servisi ararsınız. Hayatından bezmiş bir ses, adresinizi alır, çamaşır makinenizin modelini sorar. Ardından: Bugün çok doluyuz, arkadaş yarın gelecek der. Siz de çok akıllı bir yorum getirirsiniz: Aman bizden başlasın. İşe gitmem lazım
Bu sinir bozucu kovalamaca iki- üç gün sürer. Sonunda, servisin kapısına dayanırsınız: Kardeşim alay mı ediyorsunuz
Ve özrü kabahatinden büyük. (
) Bayan on gündür bekleyen var. Eliniz mahkum, biraz söylenip çıkıyorsunuz. Usta aynı gün geliyor. Her türlü hortumu, vanayı, musluğu karıştırıp banyonuzu batırıyor. Abla makine taş gibi. Yalnız motora giden üç hortum çürümüş. Değiştir o zaman deyince; Değiştiremem abla. Model eski, bunların yedek parçaları yok; Dinlen sen biraz, deyip, makinenin üretildiği fabrikada yönetici olan bir dostumuzu arıyorum. Anlayacağınız, Adada çamaşır yıkamak için de torpil lazım! Dostumuz depolarda aratacağını söylüyor. Usta da; Parçayı bulunca gelir değiştiririm deyip sözde sildiği banyodan, koridor boyunca çamurlu ayak izleri bırakarak- gidiyor. Yani, fiktif olarak plan tamam, ama reel olarak makine bozuk
Bir yetkili servis elemanıyla pes etmeyeceğime göre, eski Adalı bir usta buluyorum. Merak etmeyin, hallederiz diyor. Ustanın malzemeyi getirmesini beklerken, ne kadar merak etmemem gerektiğini bilmediğim için, yeni bir çamaşır makinesi arayışına girdim. Muhteşem! Aynı işi gören, yaklaşık yirmi dört seçenekle karşılaştım.
***
Birileri geçen ay yüklü bir maaş aldığımı duymuş olacak
Zira, yetişkin çocukları olan her aile gibi, biz yazlıktayken, on iki ay hisseleri halka açık olan kışlık evde, çamaşır makinemiz Haydarpaşadan kalkan trenlerin gıcırtılı sesi gibi uzatmaları oynuyor.
Aslında, bozulduklarına üzülmüyorum. Çok iyi dayandılar. Aynı dönemde alındıklarına göre, aynı dönemde gidecekler. Yoksa, sadece yaz boyu iki delikanlının haftada on dört gömleği, yedi tişörtü, yedi pantolonu, şortları, iç çamaşırları, birkaç sweat shirti ve çarşaflarını yıkamak için makine mi alınır? Gene de, evin kıdemlileriydiler
***
Reel olarak üç hafta sonra sandık başında olacağız. Fiktif olarak, her vatandaşın görevi bu. Sonuçta bizi yönetecek kişileri seçiyoruz. Artık, geceden nane- limon mu kaynatırsınız, limonlu maden suyu mu içersiniz bilemem. Ama, her nerede olursanız; her ne denli yarı gönüllü iseniz de, oyunuzu kullanmaya muhakkak gidin.
Yurt içi veya yurtdışında yeni bir şehri ziyaret ettiğimde, en yalın haberleri taksi şoförlerinden alırım. Günlük yaşam hakkında bir turist rehberinden, daha fazlasını öğrenirsiniz.
Son günlerde çevreme bakındığımda hangi partiye/kime oy vereceğini en iyi bilenler arasında taksi şoförleri önde geliyor. Diğer yandan ciddi bir çoğunluk kararsızlıkı oynuyor. Artık ağızlarda dolaşan: Kimlere oy vermeyeceğimi biliyorum sloganını en azından zihnimizde olumluya çevirmek gerek. Yoksa, seçim sonrası çamaşır makinesi örneği, makine taş gibi kalır, hortumları çürüdüğünden de çalışmaz.