Yarin bir sir...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Renklerin uyumsuzluğu kadar gözü rahatsız eden az çirkinlik vardır.
Birbiri ardısıra, çamaşır ipine asılmışçasına, dizilen metrelerce ‘parti bayrağı’ uyumsuz renkleri ile görüntü kirliliği sergilemeye devam ediyor.
Bayraklar rüzgarda birbirine çarpıp, fırtına çıkaracak hissini uyandıradursun, gazeteler, ithal edilen ‘seçim boyası’nın tırnağa geldiği takdirde, uzun süre çıkmayacağını hatırlatıyorlar.
Ve onikiye beş kala, iki üç kişi biraraya geldiğinde, hala aynı konunun sohbeti yapılıyor. “Affedersin, özel bir soru sorabilir miyim?”, “Buyrun”, “Kime oy vermeyi düşünüyorsun?”
***
Arkadaşlarımın çocukları, benim de çocuklarım sayılır. Tıpkı, tersi olduğu gibi.
Halen İtalya’da yaşamını sürdüren Melissa, geçenlerde bir vaveyla, annesini telefonla aradı. Evinde fare görmüştü ve ne yapacağını bilmiyordu. Gülsün mü ağlasın mı, ne diyeceğini şaşıran arkadaşım, kızını teskin ederek, eczaneye gidip danışmasını söyledi. “Ya, Ayla’yı ısırırsa?” diye devam etti, ağlamaklı ses. Beklenmeyen soru karşısında, anne durakladı. Ayla, Melissa’nın köpeği. Zamanında ‘köpeğe bu ismi koyma fikri nerden kaynaklandı’ dediğimde, fonetik olarak İtalyanların kolay telaffuz edebildiği bir sözcük olduğunu açıklamıştı. Şimdi ise sorun, sadece fare değil. Melissa’nın ‘koyu’ bir çevre dostu oluşu idi. Dolayısıyla, yaptığı araştırmada, fare ilacı Ayla’ya da zarar vermemeliydi, fareye de... bulduğu çözümler ise Sağlık Bakanlığı’nın iznine tabi değildi...
Sonunda nasıl bir çözüm getirdiğini bilmiyorum. Ama bir yandan hem canlıya, hem cansıza, hem de doğaya zarar vermediğinden eminim. Sancılı da olsa bilinçli davranış, bilinçli sonuçlar doğuruyor.
Melissa, yoğun iş temposunun arasında, İtalya’dan gelip oy kullanacak. Biz de, olduğumuz yerde, kime oy vereceğimizi hala düşünelim.
***
İtalya’dan Avrupa’nın başka bir kentine geçiyorum.
İngiltere’den aldığım Üzeyir Garih ile ilgili bu mail, tüm zamanlar için geçerli:
Rahmetli Üzeyir Garih yıllar önce Çukurova'ya gelmiş, Adana'da iş adamları toplantısında bir konuşma yapmış.
Bugünlerde yaşanılan ilişkileri görünce... Şöyle demiş rahmetli Garih; "Hayat havaya attığımız 5 topla oynanan bir oyundur. Bu toplardan sadece bir tanesi lastik, diğer 4 top ise camdandır. Bu toplar; İşimizi, ailemizi, sağlığımızı, dostluklarımızı ve benliğimizi temsil etmektedir. Belirttiğim gibi bu 5 top içinde bir tek işimiz lastik bir toptur. Düşürürsek zıplatabiliriz. Ancak diğer 4 top camdan yapıldığından düşerse kırılır, yerine konulamazlar. Bunu fark etmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız. Oysa hepimiz o lastik topu tutabilmek uğruna diğerlerini kırıp dökmez miyiz? Dostlarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır. Hayatı çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın... Hayatin bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın...
Dün tarih oldu... Yarın bir sır... Bugünün kıymetini bilin..."