Yakup ALMELEK
Oğul: Baba, seninle biraz konuşmak istiyorum.
Baba: İyi olur, senin okulun , benim işim derken pek bir araya gelemiyoruz.
Oğul: Bu yıl üniversite imtihanlarına gireceğim ancak başarılı olacağımı sanmıyorum. Hazırlıklı değilim de .Arkadaşlarıma bakıyorum.,hepsi benden daha iyi durumda gözüküyorlar. Özel dersler aldılar veya kurslara gittiler. Ben bir şey yapmadım.
Baba: Peki sözü nereye getireceksin?
Oğul: Üniversiteye giriş imtihanlarını sen at yarışlarına benzetiyorsun.Ben yarış atı değilim.
Baba: Değilsin ancak şartlar bu ve yakın bir gelecekte değişeceğe de benzemiyorlar. Başka çaren var mı, nasıl okuyacaksın?
Oğul: Ben Amerika’da okumak istiyorum.
Baba: Niye Amerika?
Oğul: Müzik okumak istiyorum. İstanbul’da beni konservatuara almıyorlar. Yaşımdan ötürü. Bunu birkaç arkadaş sorduk.
Baba: Hevesin var , bunu ben de annen de görüyoruz. Ne olmak istiyorsun müzikte, piyanist mi olacaksın?
Oğul: Piyano ile birlikte beste ve şan dersleri de almak istiyorum. Bana bu şansı verin, göreceksiniz çok başarılı olacağım.
Baba: Peki yalnız üç şartım var.
Oğul: Şartlar ne olursa olsun kabul ediyorum.
Baba: Birinci şart; sanatta ekmek kazanmak demek en iyilerinden biri hatta en iyisi olmaktır. Örneğin bir Fazıl Say düzeyine gelmelisin. Konser piyanistliği çok zor iştir sanıyorum. Çok çok gayret ve özveri gerektirir... Bunu hiç aklından çıkarmamalısın. Hedef No 1 olmaktır.
Oğul: Göreceksin yapacağım. İkinci şart ne?
Baba: Sınıfta kalmak yok. Konservatuar dört yıl ise dört yılda bitmeli. Kalırsan kaldığın yıl geri dönersin
Oğul: Niye kalayım. Bugüne dek hep teşekkürle geçmedim mi?
Baba: Ben hatırlatma görevimi yapıyorum. Üçüncü şart, Amerika’dan kötü şeyler duyuyoruz. Uyuşturucu kullanmak, uygun olmayan bir kadına kapılmak gibi.
Oğul: Baba! Sen bunları benim için nasıl düşünürsün? Yaptığımın her zaman bilincinde olmadım mı? Hiç tasalanmayın. Gerçekten...
Baba: Her şeyi önceden konuşmaktan hiçbir zarar gelmez.
Oğul: Peki baba, ben, sana bir şey sorabilir miyim?
Baba: Sor.
Oğul: Yalnız sanatta mı en iyisi olmak lazım. Diğer mesleklerde de aynı şey değil mi?
Baba: Değil. Örneğin, iş hayatında, çalışan veya iş sahibi olarak en iyisi olmazsan bile iyi bir yaşam sürebilirsin. Çoluk ve çocuğunu üst düzeyde geçindirebilirsin. Sakıp Sabancı, Vehbi Koç veya Nejat Eczacıbaşı olman gerekmez. Sanatta öyle mi? ne yazık ki değil.
Müzikte, resim gibi görsel sanatlarda veya edebiyatta en iyilerinden biri olunamazsa, geçim için, ciddi bir ek destek aramak lazım gelir.
Bunlar nankör, hırs ve azim isteyen uğraşılardır. Her zaman en, en, en kusursuzunu ararlar.
Oğul: Haklısın Baba.
***
Sevgili okurlar. Bu kısacık öyküyü nasıl bitirelim?. Genç Amerika!ya gitsin başarılı bir piyanist olarak mi dönsün? Yoksa orada bir veya iki yıl kaldıktan sonra en iyilerinden biri olamayacağını idrak ederek meslek mi değiştirsin? Hikayemizde gence bunu da telkin edebiliriz:
Bir iş sahibi ol, sanatı en sevdiğin hobilerinin arasında tut.
Noktayı lütfen siz koyun.