İsrailin Türkiyedeki seçimlere ve sonuçlarına ilk tepkisi, demokrasinin işleyişi ve Türk halkının gösterdiği büyük olgunluk karşısında hayranlık duymaları oldu. Bu denli yüksek katılımın olması ve özgürlük anlayışı içinde seçimlerin olaysız yapılması, İsrailde Türk halkına karşı büyük saygı yarattı.
Tabii AKPnin gösterdiği başarı da bariz hayranlık uyandırdı. Dört buçuk senelik oldukça zor şartlarda süren iktidarın ardından %47lik bir başarı sağlamak, bir çok partinin katıldığı seçimden birinci parti olarak çıkmak çok da kolay değildi. Bu başarı çoğu seçmenlere göre sadece ideolojinin benimsenmesi değildi. Bunun yanı sıra geçtiğimiz süre içinde daha çok yapılacak eylemler olsa da, ekonominin genelde gelişmesi, enflasyonun sona erdirilmesi, halk tarafından onaylandı.
Çoğu seçmen, aynı ekibin iş başında kalmasının yaşamı kolaylaştıracağı düşüncesindeler.
Bu seçimlerin Ortadoğu üzerindeki etkilerine gelince: birçok konferans ve tartışmanın yapıldığı ünlü Herzelia Merkezinde 25 Temmuz Çarşamba günü İsrailli ve Türk diplomatlarla uzmanların katılacağı bir görüşmede herkesin çok önemsediği Türk- İsrail ilişkilerinin geleceği tartışılacak. Bir sonraki İsrail Mektubumuzda bu görüşmeden notlar iletebileceğiz. Ancak şimdiden bu konu hakkında medyada birçok makale, röportaj ve yorumlar yer aldı.
Bunları kısaca özetleyecek olursak: Genel kanıya göre iki ülke arasında süregelen iyi ilişkiler özel bir değişikliğe uğramadan devam edecek. Tabii bu durum İsrail için tatmin edici. Ancak uzun vadede bazı şartların değişebileceği ve bunun iyiye doğru olmayacağı düşüncesi İsraili biraz endişelendiriyor da. Söz konusu endişenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini kimse bilemez ama Ortadoğu gibi değişken bir bölgede birkaç sene içinde olabilecekleri kesin olarak kim bilebilir ki?
Sonuç gayet basit; ilişkileri sağlamlaştırmak için elimizden gelenin en fazlasını yapmak ve öyle devam etmesini ümit etmek.Tabii bölgeyi etkileyen İsrail Filistin ilişkilerinin de barışçıl çözümü için gereken her şeyi yapmak.
Böylece Dörtlünün Tony Blair önderliğinde özel bir görevle bölgeye gelmesi konusunu irdeleyelim.
Tony Blairin görevi
Dünya Bankası geçmiş dönem başkanı, neredeyse bir senedir de Dörtlünün sözcülüğünü üstlenen James Wolfenson, Gazzenin boşaltılması sürecinde Tony Blairi uyardı. Wolfenson Jerusalem Post gazetesine verdiği röportajda, Blairin Filistin kurumlarının çalışır hale gelmesi yolunda sınırlı yetki ile çok başarılı olamayacağını, ancak barış sağlamak için kendi başına yetkilerini genişletmek istemesi halinde Condoleeza Rice gibi bölgede etkili kişilerin kıskançlığına yol açacağını açıkladı. Wolfenson ayrıca, bölgeye barışı getirmek ve kahraman olmak isteyen bir çok kişinin Blairin de gayretlerini sabote etmeye çalışabileceklerini ifade etti. Bu nedenle Blairin yetkilerini resmi olarak genişletmesi gerektiğini vurguladı.
Filistinliler ise Abbasın sözcülüğünü yapan Saeb Erekat aracılığı ile Blaire aynı mesajı verdi. Tabii Blair her şeyin farkında ve hiç acelesi yok. İlk temaslarında bölgeye eylül sonunda barış görüşmesi için gelmeyi planlayan Rice ile çatışmayı önleyerek sadece iki tarafla konuşacak. Gerçi şu ana kadar söz konusu toplantının içeriği, nerede yapılacağı, kimlerin katılacağı belli olmadı.
Bölgede bir ikilem yaşanıyor. Ortadoğuda barış konusunda ilerleme uzun ve sabır isteyen bir süreç ancak, rol oynayan aktörlerin konuda yoğunlaşacak kadar çok zamanları yok ve zamanı olanlara da bu yetkiyi vermek istemiyorlar. Blairin barışı sağlamak için gereken zamana, sabra ve yeteneğe sahip olduğu apaçık. Ancak ne Rice ne de AB Dışişleri Sorumlusu Solana bu durumdan hoşnut görünüyorlar. Wolfensonun girişimlerini engelledikleri gibi Blairi de engelleyebilirler. Ancak Blair Dünya Bankası Başkanından çok daha fazlasına sahip ve yetkileri olmasa da sahip olmak için her şansı değerlendirecek. Böylece göreve başladığı andan itibaren ilginç bir süreç yaşanacak.
İsrail, iyi niyetli ve eski bir dost gibi gördükleri Tony Blairi iyi karşıladı.
Blair , Abbas ve FÖY Başbakanı Fayyad ile uzun bir konuşma gerçekleştirdi. Bu görüşmeyi önemseyen Filistinli liderler kendisinden, barış anlaşmasıyla ilgili sorunlar, Kudüs ve mülteciler gibi konularda Mahmud Abbas ile görüşmek üzere Olmerti etkilemesini istediler.
Bu konuda Olmertin yakın çalışma arkadaşı Haim Ramon, İngiltere eski başbakanına Olmertin en kısa zamanda bu konular hakkında Abbas ile görüşeceğini müjdeledi.
Ancak Blairi İsrail yanlısı bulan Filistinlilerin bazı kuşkuları var. Hamas, Blairi uyararak, kendileriyle görüşmez ise tüm çabalarının sonuçsuz kalacağını söyledi. Dörtlü İsraile karşı düşmanca tutumunu değiştirmemesi ve yasal varlığını tanımaması durumunda Blairin Hamasi el görüşmesini yasakladı. İsrail ile Filistinliler arasında uzlaşmaya varmak her zaman çok zordu, şimdi daha da zorlaştı.
Görünen tek çare Gazze yokmuş gibi davranarak, Abbas ve Fayyad ile görüşmek. Anlaştıktan sonra mümkün olursa Gazze sorununu ele almak.
Grev turizme darbe vuracak
Son dakikada bir değişiklik olmaz ise İsrail çarşamba sabahından itibaren büyük bir grevle karşı karşıya kalacak. Devletin ve belediyenin 700 bin memur ve işçisi grev yapacak. İşçi Konfederasyonu Histadrut, hükümetten %10luk bir zam talebinde bulundu. Oysa maliye bakanı sadece %1e razı oldu. Aradaki fark o kadar büyük ki, uzlaşma yolu görünmüyor. Bu grevin en zarar verici yanı, Ben Gurion Havaalanının kapatılması olacak. Maddi kayıpların büyük rakamlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Tabii ki bununla bitmiyor; trenler çalışmayacak, posta işlemeyecek, bu sıcakta çöpler toplanmayacak, bakanlıklar kapanacak, resmi belgeler verilemeyecek, sadece bankalar ve otobüsler hizmet verecek.
Histadrut Başkanı Ofer Eini grevin nedenini şöyle izah ediyor: hükümet 2006da banka memurlarına %10 zam yaptı. Biz de aynısını istiyoruz. Düzelen ülke ekonomisinden yararlanmak istiyoruz. Mali uzmanlar, küçük bir zamma taraftar oldukları halde %10luk bir zammın bütçe açıklarına ve işsizliğe neden olacağına dikkat çektiler.
Olmert vakit kaybetmeden soruna bir çare bulmalı.
Olmertten söz ederken bazı noktaları da belirtmekte fayda var. Olmertin bir lider olmadığını, onu destekleyenlerin oranının azaldığını kamuoyu yoklamaları ortaya koyuyor. Ancak İsrailin en yetenekli siyaset adamı olduğu açık. Son zamanlarda hükümeti de sağlamlaştı, gelecek yılın sonuna kadar da görevde kalacak. Zira sonbaharda açıklanması gereken Winograd raporu, 2008in ilk aylarında yayınlanacak.
Tabii bir sürpriz olmazsa