Eski arkadaşlar bir araya gelince ne konuşur?..
Başkalarını bilmem, ama kendi çevreme göre şunu söyleyebilirim:
Kuşku yok ki belirli konulara takılmıyoruz; ancak aradan geçen yıllar uzadıkça, konu ya gençlik yıllarındaki olaylara, anılara odaklaşıyor ya da çoğunlukla çocuklardan, torunlardan söz ediyoruz. Eskiden birlikte yer aldığımız etkinlikler, ilgilendiğimiz konular, giderek yakın çevremizdeki olaylardan kaynaklanan, duygu ve düşüncelerimizin paylaşmasında buluşuyor: Senin oğlun, benim torunum, yaşlı annem, hasta kayınpederim... Ne denli bunlara girmek istemesem de, çevremi gözlemlediğim zaman, benden yaşlılar bir yana yaşıtlarımın da bu konular üstünde yoğunlaştığını görüyorum. Belki boşalma, belki de paylaşma gereksinimi, kim bilir...
Geçenlerde, yine bir sohbet sırasında, eski arkadaşlarımdan biri, elinden kaçan zamana karşı şu sözlerle hayıflanıyordu:
- Her şey nasıl geçti anlamıyorum! Daha ne zaman çocuktum, ne zaman büyüdüm, evlendim, çocuklarım ve torunlarım oldu? Sanki bir düş gördüm ve birdenbire uyandım. Her şey bir göz açıp kırpma süresi içinde geçip gitti.
Söyleşi sürerken, arkadaşımın son sözleri belleğimi sıkıştırmaya, beni bir şiirin gizemli sözcüklerine doğru sürüklemeye başladı: Zaman, bir göz açıp kırpma süresi, geçmiş, dün ve gelecek... Aradığım şairin Melih Cevdet Anday olduğunu çok iyi anımsıyorum, ama onun hangi şiiriydi?
Eve gider gitmez Andayın kitaplarını önüme koyup hızla karıştırmaya başladım. Kısa bir çalışmadan sonra aradığım şiiri bulmuştum: Troya Önünde Atlar. Bu uzun şiirin, anımsamaya çalıştığım birkaç dizesi şöyle:
Zamanı uzatmak da elimde değil,
Kısaltmak da. Yat sat tat ksanikam.
Bak, gözümü kırptım, her şey geçti gitti,
Yarın dündür, dünse daha gelmedi.
Aslında yalnız şiir değildi aradığım; bu şiirde geçen, ilk okuduğumda bir ses uyumunun dışında benim için bir anlamı olmayan Yat sat tat ksanikam sözcükleriydi. Daha sonra Andayın bir denemesinde, bu Hintçe sözcüklerin ne anlama geldiklerini okudum:
Her şeyin süresi, göz açıp kırpmak kadar kısadır!
Söyleşimiz sırasında arkadaşımın söylediği sözler, doğrusu beni bu dizeyi bulmak için kışkırttı. İyi de oldu. Bir kez daha bu ünlü şairin dizelerle sezdirmeye çalıştığı zaman konusu üstünde yoğunlaştım.
Bak, gözümü kırptım, her şey geçti gitti, derken, geçmiş bir ömür mü akla gelmiyor, tüm yaşanmış ve belleğin tozlu raflarında birikmiş anılar mı?.. Bu sözlere daha çok anlamlar yükleyebiliriz; ama şu var ki, zamanla ilgili yapacağımız tüm değerlendirmeler, bizim kendimizle ilgili olacaktır. Yoksa doğanın bir zaman kavramı olabilir mi?..
Bir şiirimde de söylediğim gibi:
yoksa düş müdür doğada zaman
Koca bir ömrü, bir göz kırpma süresi içinde görebiliyoruz. Yine bu birkaç saliselik sürede, yeryüzünde kim bilir kaç kişi doğuyor, kaç kişi ölüyor?..
Birimizin düşünün sürdüğü yerde, bir başkasının gerçeği başlıyor!