Bildiğiniz üzere Türkiye Musevi Cemaatinin büyük bir çoğunluğu İstanbulda yaşar. Ancak hem Trakyada, hem de Anadolunun bir çok yöresinde bir zamanlar yaşamış cemaatler vardır. Son dönemlerde bu kentlerdeki tarihe sahip çıkma çalışmaları şimdi İstanbulda ikamet eden cemaat bireyleri ve Hahambaşılık tarafından sürdürülüyor
Tatile çıktığınızda kökeniniz nereli olursa olsun o kentteki Yahudi mirasını ziyaret edin
Edirneden geçerken tesadüfen gördüğüm sinagog, İzmirdeki tarih gerçekten etkileyiciydi
Çanakkale Cemaat Başkanı Sami Kumru ile yaptığımız söyleşinin peşi sıra babamın Çanakkalede tatil önerisini hemen kabul ettim. Ne de olsa 1/3im Çanakkaleli. Çok olmuştu gitmeyeli
Geçtiğimiz Perşembe günü yola çıktık. Şehre vardığımızda büyüklerimin ebedi istirahgahları ilk durağımızdı. Hastane Bayrındaki eski Yahudi Mezarlığı, geçmişte belediyenin talebi üzerine şehrin az ötesinde bulunan şehir mezarlığının orta bölümüne nakledilmiş. Mezarlıktaki görevliler, Yahudilere ayrılmış bölümde yatanların isimlerini adeta ezberlemişler
Hemen yardımcı oldular
Ziyaralarımızı gerçekleştirdikten sonra tatil yerimiz olan Güzelyalıya gittik. Güzelyalı caddesi boyunca devam eden mor otobüs durakları oldukça ilginçti. (Bu arada gezdiğim hiçbir şehirde bu kadar çok mor bina görmediğimi de vurgulamak isterim.)
Sahilde sohbet etme imkanı bulduğum bir bey, Çanakkaleli olmak bir ayrıcalıktır deyince Başkan Kumrunun sözleri çınladı kulaklarımda
Yaz tatili = deniz ve güneştir. Çanakkale Boğazının serin sularına girerken şimdi sadece eski filmlerde görebildiğimiz İstanbul Boğazının boş halini ne denli özlediğimin farkına vardım. Akşam üstü saatlerinde eski Yahudi mahallesine yaptığımız ziyarette, Eski Havra 1 Sokak, Eski Havra 2 Sokak, Yeni Havra Sokak gibi civar sokakların isimlerinin hala korunmuş olması dikkatimi çekti. Babamın doğup büyüdüğü sokağı bulmamız, şehrin doğal gelişiminden dolayı biraz güç olduysa da başarıya ulaştık. Sinagogu bulunca eski bir dosta kavuşmuşçasına heyecanlandık. Bu Şabatları börek tepsilerini getirdiğimiz fırındı, ağabeyim burada otururdu Burası bizim evimizdi
babam anlattı, ben fotoğraf çektim. Peynir tatlısı aldığımız dükkandaki başka bir müşteri ile yaptığı sohbet ise işitilmeğe değerdi. Hele türkülere söz olmuş 1889 yılında şehrin önde gelen ailelerinde Hallio ailesi tarafından inşa edilen Aynalı Çarşı girişinde korunan mermer blokta yer alan İbranice ve Arapça yazı ortak bir tarih paylaşımının en güzel örneğiydi.
Dönüş yolunda 1/3im ait olduğu Tekirdağın Yahudi Mahallesinden geçmemiz mümkün değildi. Orada da bir zamanların ihtişamlı binaları zamanın hışmına uğramış. Siz gittikten sonra buraları çok değişti. Siz varken bir başkaydı sözleriyle geçmişe olan özlem duygularını dile getirdi bir hanım
annemin gençlik anılarıyla renklendi Tekirdağ yolu
Tekirdağın sinagogu uzun zaman önce yıkılmış. Burada da mezarlık nakledilmiş.
Çorluyu, Kumbağa izledi; ayçiçeği tarlalarını, diğer ekin tarlaları takip etti
Anlayacağınız, baba tarafından köklerim Çanakkaleli, anne tarafından Tekirdağlı, geriye kalan üçte birim ise doğduğum kent İstanbula ait. Ebeveynlerimle yaşadıklarımın etkisinde geçmişe tatlı bir yolculuk yaptıktan sonra, İstanbula geldiğimizi birbirini takip eden bina tarlalarından anladım