Sıcakların bastırmasıyla birlikte daha çok üzerine düşülen küresel ısınmanın etkileri aylardır kafamı kurcalıyor. Bir kaç yıl sonra ya istediğim zaman yıkanamazsam? Ya su çok pahalı olur da alamayacak duruma gelirsem? Ya hastalıklar artar ve önlenemezse? Ya su savaşları çıkarsa?
İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor.Dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor. Bilimadamları son elli yılda ısınmanın insan hayatındaki değişimine dikkat çekiyor. İleride sokağa çıkarken içten havalandırmalı astronot kıyafetleri giymemiz gerekebilir. Artık ara mevsim kalmadı.
Ya çok sıcak ya da çok soğuk.
Dünyanın her yerinde sürekli referandumlar düzenleniyor. Ne yazık ki gidişatın 10 yıla kadar geri dönüşümü olamayabilir. 2050'ye kadar birçok bitki ve canlının kitlesel tükenişine şahit olacağımızdan bahsediliyor. Onlar tükendikçe sıra bize gelecek. Birtakım verilere göre; balık stoklarının %47'si tamamen tüketilmiştir; %18'i aşırı tüketildiği için yok olmaktadır, %10'u ise aşırı tüketildiği için verimliliğini yitirmiştir. Okyanuslarda birikmiş olan karbon miktarları yüzünden okyanusların asitliği arttı. Bu, balıkların yaşamını doğrudan etkiliyor. Hepsi birer karbon emme makinesi olan mercanların yavaş yavaş ortadan kalktığı görülüyor. İnsanlığın geleceğinin sigortası gibi bitmez tükenmez kaynağı olarak görülen deniz dünyasının da bu seviyelerde olması çok üzücü.
İklim değişikliğine gelirsek: Antartikada bir buz dağının üzerinde kuş, balık, yosun ve kril gruplarının yaşadığı tespit edildi. Buz dağı parçalandığı zaman eko sistemler, özellikle de yosun ve kril, atmosferdeki karbondioksitin emilmesine büyük oranda yardımcı olabilirken biz insanların neden dünyaya faydamız olamadığını düşünmemiz gerekiyor. Sadece tüketime dayalı bir yaşam için burada olduğumuzu düşünmüyorum. Ekosisteme varlık olarak sağladığımız faydanın yanısıra yapabileceğimiz bir şeyler olmalı. Bir grup insan, işlevi zararlı olmayan, geridönüşümlü şeyler yapıp kullanırken; diğerleri ise yok etmeye dayalı, tüketim odaklı yaşıyor. Nasıl siyaha karşı beyaz varsa, yok edene karşı yaratan da var. Hangi taraf ağır basarsa ekosistemin dengesi o yöne kayıyor. Ayrıca sera etkisini arttırarak dünyanın normalden fazla ısınmasına neden olan gazlardan bazıları karbondioksit, metan ve azotoksit. Bu gazlar modern endüstri ve tarımda kullanılıyor, fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkıyor. Sera etkisi yaratan gazların salımı engellenmezse, 2100'e kadar ortalama küresel sıcaklık artacak. Bu sıcaklarda sıcaklığın artacağını düşünmek pek hoş olmasa gerek.
Peki umut var mı?
Başka bir bilim adamına göre dünya üzerinde ortalama 1 milyar insan yaşarsa evet umut var denebilir. Buradan çıkarılan sonuç pek iç açıcı değil tabii ki. Yapılabilecekler arasında yönetimsel ve bireysel olarak üzerimize düşen basit görevler var. Enerji ve su tasarrufunda bulunmalıyız. Örneğin, az enerji tüketen ampul kullanmakla az sera gazı salınacaktır. Elektrikli ev aletlerinin fişleri kullanılmadığı zamanlarda çekilmeli. Gereksiz araç kullanılmamalı, toplu taşıma tercih edilmeli. Bulaşıklar elden yıkanmamalı, bulaşık makineleri tercih edilmeli.
Buzların erimesiyle birlikte asıl değişimin Grönland ve Antarktikadaki dev buz kütlelerinde meydana geldiği görülüyor. Buradaki buzulların tümden erimesi sonucunda deniz düzeylerindeki yükselmenin 80 metreye ulaşabileceğine ve birçok ülkenin sular altında kalabileceğine ihtimal veriliyor. Daha önceleri erimesi için binlerce yıllık ısınmaya ihtiyaç olduğunu düşünülen buz kütleleri bugün Dünyayı birçok açıdan tehdit ediyor.
Kyoto Protokolü nedir ?
Kyoto Protokolü devletler tarafından desteklenir ve Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında küresel kurallar ile belirlenir. Amaç, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır. Kyoto Protokolü şu anda tüm dünyadaki 160 ülkeyi kapsıyor. Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, pahalı yatırımlar gerektiriyor. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz veriyorlar. Dünyada en fazla sera gazı üreten 13. ülke Türkiyedir.
Tüm bunlarla birlikte yapılabilecek en önemli şeylerden biri pozitif enerjiyi ve doğaya karşı iyi niyetimizi tüm evrene yayabilmek. Dünya çöl olmadan, insanlar ve diğer tüm canlılar bir bir yok olmadan, dünya rezervleri tükenmeden yani bir gün çok geç olmadan bugünden uyanışın yayılması dileğimle..